30 Ekim 2017 Pazartesi

Daha düne kadar, Türkiye'ye karşı her fırsatta kalleşçe efelenen ve ihanet şebekeleri ile terör örgütlerini "topraklarında" himaye eden "IRAKLI KÜRTLER BAĞDAT KARŞISINDA NEDEN HEZİMET YAŞADI?"

IRAKLI KÜRTLER BAĞDAT KARŞISINDA NEDEN HEZİMET YAŞADI?
Çok değil, daha bir hafta öncesine kadar görüşü ne olursa olsun Irak'taki ayrılıkçı Kürtlerde (Türkiye sayesinde ve himayesinde elde edilen) son üç yıldaki kazanımlarla Kürt coğrafyasının neredeyse tamamlandığına dair gururlu bir bakış vardı. Bütün tartışma "Hangi yol bu fiili durumu kalıcı bir statüye kavuşturur" sorusu etrafındaydı. Sonunda "zor" menfur oyunu bozdu!..
25 Eylül'deki bağımsızlık referandumuyla ilgili bölünmenin temelinde de bu soru yatıyordu.
Doğuda Hanekin ve batıda Şengal gibi yerler 2003'te Baas rejimini çökerten Amerikan işgalinden beri Peşmerge'nin fiilen kontrolü altındaydı. Kerkük gibi yerlerin yanı sıra stratejik enerji sahaları da 2014'te Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Musul'u düşürmesi ve Irak ordusunun çekilmesinin ardından Kürtlerin kontrolüne geçmişti. Irak Kürdistan Bölgsel Yönetimi'nin (IKBY) son süreçte kontrolünde tuttuğu alanın yüzde 40'ını oluşturan bu topraklar, 15 Ekim'de Irak ordusu ve Haşdi Şabi güçlerinin müdahalesiyle 24 saat içinde merkezi hükümetin kontrolüne geçti. Barzani yönetiminin Kerkük'e müdahaleyi savaş ilanı saymasına ve binlerce Peşmerge'yi bölgeye yığıp halka seferberlik çağrısı yapmasına rağmen bu bölgeler bir iki yerdeki kısa süreli çatışmalar dışında direniş olmaksızın teslim edildi.
Resmi olmayan bilgilere göre 25 Peşmergenin öldüğü bir iki çatışma da, IŞİD'le mücadele eden uluslararası koalisyona (yani Amerikalılara) göre 'yanlış anlamadan' kaynaklandı.
Yerel kaynaklara göre Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), İran'ın baskısı altında Irak Başbakanı Haydar el İbadi'yle çekilme konusunda anlaştı ama karar, bütün cephelere zamanında iletilemediği için bazı birlikler direnç gösterdi. Bu bir çöküş hikâyesi. Referandumla alınan risklerin ne olduğunu somut olarak Kürtlere yaşatan bir hezimet. Sadece Bağdat ile Erbil arasında statüsü tartışmalı olan bölgeleri kaybettiren değil Kürt siyasetini, ilişkilerin iki partisi arasındaki çatışmalarla şekillendiği 1990'ların koşullarına geri götüren bir sonuç.
BU HEZİMETİ GETİREN İÇ VE DIŞ FAKTÖRLER ÖNEMLİ:
Ulusal bir birlik sağlanmadan referanduma gidilmesi… Bağımsızlık iradesini ileriye taşıyacak ve koruyacak siyasi, ekonomik ve askeri altyapının olmaması. Anlaşmalı bir boşanma için Bağdat'la müzakere sürecine girilmemiş olması. Müdahale kapasitesini koruyan Türkiye ve İran ile ön mutabakat sağlanmaması. 1991'den beri Kürdistan'ın mevcut statüsünün kazanmasında birinci dereceden rolü olan ABD'nin desteğinin alınmamış olması. BM dahil uluslararası platformlarda gerekli girişimlerin yapılmaması.
MECLİSİN DIŞINDA KALDIĞI SÜREÇ
Referandum kararı için Mesud Barzani kişisel ağırlığını ve bütün kredisini ortaya koydu.
Ancak Irak Kürdistanı'nda önemli kararlar için meclis kararının gerektiğini savunan partiler buna itiraz etti. Muhalefete göre bu kararı meclis vermeliydi. Meclis ise Barzani'nin iki yıl önce dolan görev süresiyle ilgili tartışmaların önüne geçmek için kapatılmıştı. İkinci parti pozisyonundaki Goran Hareketi'nin şartı ise meclisin, önce başkanlık krizine son verecek tasarıları görüştükten sonra referanduma gidilmesiydi. Barzani'nin desteğini önemsediği KYB de kamuoyunun önünde referanduma karşı çıkan bir pozisyona düşmekten kaçınsa da kendi içinde bölünmüştü. Bu partilerin hepsinin günün sonunda 'Evet' demesi referandumla ilgili tartışmaları geçersiz kılmıyordu.
ALTYAPI EKSİKLİKLERİ
Ekonomi: Kürdistan ekonomisi büyük bir oranda petrol gelirlerine bağımlı. Bağdat'ın bütçe payını kesmesiyle maaşlar düzenli ödenemiyordu. Olası bir ablukaya karşı ekonomik olarak sürdürülebilir bir altyapı kurulamadı. Bunun yanı sıra kamu bütçesi şeffaf değildi. Petrol ve gümrüklerden gelen paranın nereye gittiğini denetleyecek bir mekanizma yoktu. Halk bundan muzdaripti. Türkiye ve İran'ın ekonomik abluka dayatması halinde bir çıkış yolu da gösterilemedi. Yol haritası: Referandumun ertesi günü için yol haritası ortaya konulamadı. Referandumdan sonra hemen bağımsızlık ilanına gidilmeyeceği ve Bağdat'ta müzakereye geçileceği bir el yükseltme harekâtı ve Barzani'nin içerdeki sıkışmışlıktan kurtulma manevrası olarak algılandı. Hukuki çerçeve ve güvenceler: Sözlü vaatler ve tartışmalar dışında Kürdistan'ın nasıl bir anayasaya ya da modele kavuşacağına dair bir proje ya da perspektif ortaya çıkmadı. Kerkük'teki Arap ve Türkmenlerin yanı sıra Şengal'deki Ezidilere ve diğer dini veya mezhebi azınlıklara somut anayasal güvenceler sunulmadı. Güvenlik: 2014'te 7 bin kadar Peşmerge'nin Şengal'den çekilerek Ezidileri IŞİD'in insafına terk ettiği büyük hezimetten sonra Peşmerge güçleri, Musul vilayetindeki savaşla güven kazansa da Kürdistan güvenlik şemsiyesi kırılgandı. Kürt iç barışını sağlayan 1999'daki anlaşmadan bu yana geçen onca zamana rağmen biri KYB'ye, diğeri KDP'ye bağlı iki Peşmergeli yapı değişmedi. Peşmerge Bakanlığı ile oluşturulan ortak birlikler sembolik kaldı. İki partiye bağlı istihbarat birimleri ya da Asayiş de tek çatı altında toplanamadı. Yani işleyen ortak bir komuta ve kontrol mekanizması kurulamadı. Siyasallaşmış aşiret liderlerine bağlı Peşmerge geleneği, kurumsallaşmış entegre güvenlik yapısına transfer edilemedi.
BAĞDAT'LA NORMAL BOŞANMA SÜRECİ DENENMEDİ
Bağımsızlık sürecinin birincil muhatabı Bağdat… Tartışmalı bölgeler ve enerji kaynaklarının paylaşımı gibi kritik meseleler ciddi bir müzakere sürecini gerektiriyor. Fakat IKBY Bağdat'ta pazarlığa dayalı bir boşanma sürecine girmedi. Bu tür bir müzakere sürecini atlayarak tek taraflı referandum savaş dahil bütün risklerin göze alındığı anlamına da geliyordu. Ama savaş göze alınmış da değildi. Kosova örneğindeki gibi anlaşma olmadan merkezden kopuşun BM'de tanınma garantisi yok. Halka ne pahasına olursa olsun bağımsızlık, uluslararası topluma referandumdan sonra müzakere mesajı verildi. Irak Kürdistan yönetimi neyi tercih ettiği konusunda net olamadı.
TÜRKİYE VE İRAN FAKTÖRÜ
Her iki ülkenin ortak hassasiyeti bölünme sendromu. Buna ilaveten Türkiye de son zamanlarda İran'ın 'ikinci İsrail kuruluyor' iddiasını paylaşır hale geldi. Bunun büyük bir komplo ve ihanet olduğu tezi Ankara'da karşılık buldu. Referandum kampanyalarında dalgalanan İsrail bayrakları, Kürdistan'a karşı sert retoriğin malzemesi yapıldı. Ankara ve Tahran'ın bağımsız Kürdistan konusundaki pozisyonu "Coğrafya kaderdir" sözünün ağırlığını artıran bir durum. Eğer Bağdat'la anlaşmalı boşanma olmayacaksa Kürdistan'ın yaşayabilmesi bu iki ülkeden birinin rızasına bağlı. Bu kader zincirinin, Suriye'nin kuzeyinde Rojava üzerinden kırılacağına dair iyimser senaryoları dillendirenler de oldu. Ama bu reel bir alternatif değil sadece bir gelecek tahayyülü. Sonuçta bu iki ülke abluka tehdidiyle Kürdistan projesini nasıl akamete uğratabileceklerini gösterdi. Hava trafiğinin kesilmesine ilaveten Türkiye, Habur Sınır Kapısı'nı merkezi hükümete bırakma, alternatif olarak Ovaköy'den yeni kapı açma ve Musul üzerinden gelen Kerkük boru hattını yeniden devreye sokma planlarını gündemine aldı. İki ülke Irak'ın sembolik katılımıyla ayrı ayrı düzenledikleri askeri tatbikatlarla kas gücünü de göstermeyi ihmal etmedi. Daha da önemlisi İran, hem KYB ile geçmişten gelen bağlarını çok iyi kullandı hem de Irak'ın alacağı askeri ve siyasi önlemlerde yönlendirici oldu.
ABD'NİN ÖNCELİĞİ
ABD'nin referanduma destek çıkmaması ve ardından Bağdat, Tahran ve Ankara ekseninde gelişen cezalandırıcı önlemler karşısında sessiz kalması tartışmalı bölgeleri hükümetin kontrolüne geçiren süreci kolaylaştırdı. ABD'nin referandumun ertelenmesini isterken iki gerekçesi vardı: IŞİD'le mücadele süreci etkilenebilir. 2018'de Irak'ta yapılacak seçimlerde İran'la bağlantılı siyasi kanatları dengeleyecek lider olarak görülen Haydar el İbadi'nin kazanma şansı azalır. Her iki durumda da İran'ın Irak'taki nüfuzu artar.
Kerkük'ü kaybetmiş bir liderin Irak'ta tekrar seçim kazanması pek olası değildi. O yüzden ABD'ye göre referandum zamansızdı. Yine de Barzani ABD'nin referandumun ertelenmesi konusundaki telkinlerini göz ardı etti. Beyaz Saray'ın IŞİD'le mücadele koordinatörü Brett McGurk'un temaslarına ilaveten ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Barzani'ye yazdığı bir mektupla referandumun ertelenmesi karşılığında Irak'la bir yıllık müzakere ve müzakerelerin başarısızlığa uğraması halinde düzenlenecek referanduma destek taahhüdünde bulundu. Bunun Erbil'in Irak'ta Washington'ın çıkarlarını gözetmediğine dair bir hayal kırıklığı yaratmış olması muhtemel. Zaten Amerikan yönetimi, Erbil'in Türkiye ve Rusya ile yaptığı uzun vadeli petrol anlaşmalarından rahatsızdı.
IŞİD'LE MÜCADELEDE GEREKLİ ORTAKLIK BU RAHATSIZLIĞI ARKA PLANA ATIYORDU.
Ayrıca Kürtleri yeni Irak'ın inşasına ortak eden ve Erbil ile Bağdat arasındaki tartışmalı bölgeler meselesinin çözümüne dair yol haritasını belirleyen Irak anayasası da ABD'nin eseriydi. Bağdat "Anayasal düzeni tesis için harekete geçiyorum" dediğinde ABD'nin itiraz etme lüksü yoktu. ABD'nin önceliği evvela kendi başarısı olarak gördüğü bu anayasanın hükümlerinin uygulanmasıydı. Eğer bu süreç işlemezse alternatif bir yol haritası düşünülebilirdi.
ULUSLARARASI ALAN BOŞ BIRAKILDI
Uluslar sahnesine hazırlanan Kürdistan uluslararası alanda bir diplomatik hazırlık yürütmedi. Barzani'nin son günlere bırakılmış birkaç teması bunun için yeterli değildi. En azından BM'nin referandum için gözlemci göndermesi sağlanamadı. BM Irak'a Yardım Misyonu'nun (UNAMI) referandum sürecine hiçbir şekilde dahil olmayacakları açıklaması uluslararası desteğin olmadığına dair olabildiğince açık bir ifadeydi. BM Güvenlik Konseyi üyeleri arasından da açık çek yazan olmadı. Kürdistan'ı yeni bir fırsat penceresi olarak gören Rusya da yaptırımlara sıcak bakmasa da merkezi hükümetleri önceleyen klasik dış politikasından sapma gereği duymadı. İsrail'in verdiği destek ise esasen bu coğrafyada 'köstek' işlevi gördü. (REF: TURKISH-FORUM; BBC Türkiye 30 Ekim 2017, Fehim Taştekin // Gazeteci-Yazar)

25 Ekim 2017 Çarşamba

MÜJDELER OLSUN TÜRKİYE'M!.., BU GÜN TÜRK SİYASİ HAYATINA "İYİ PARTİ" DE KATILDI. BUNDAN BÖYLE "SAFLAR AYRILDI" İYİLER (!) VE KÖTÜLER (!) BELLİ, İYİCE "BİLİNİR" VE AYÂN-BEYAN OLDU.

MERAL AKŞENER'DE "NİHAYET" PARTİSİNİ KURDU
Artık "MERAL AKŞENER'İN DE BİR PARTİSİ VAR" Eski DYP'li İçişleri Bakanı ve sonra ki MHP Milletvekili, TBMM Başkan Vekili MERAL Akşener’in bugün kamuoyuna açıklayacağı yeni partinin günlerdir "sır gibi saklanan" kurucular kurulu da belli oldu. 
200 kişinin yer aldığı ve günlerdir "muhtemel parti adlarının" demokrat (Demokrat Merkez Parti, Merkez Demokrat Parti v.d.,) olarak anılmasına rağmen, bir tek tarihi ve kadim Demokrat Partili'nin bile yer almadığı listede sol akımdan, sözde merkez sağ akıma, muhafazakâr kanattan, milliyetçi kanada kadar dört eğilimin de temsil edilmeye çalışıldığı görüldü. Bu arada partinin kurucu üyelerinde eski SAT komandosu Ali Türkşen, Twitter hesabından partinin logosunu paylaştı.
Meral Akşener, bugün (25 Ekim 2017, Çarşamba)  saat 09.10 sıralarında İçişleri Bakanlığı'na bazı parti kurucularıyla giriş yaptı. Akşener makam aracının penceresini açarak kendisini takip eden basın mensuplarına el salladı. Yeni partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığının ilgili birimine teslim eden Meral Akşener, yaklaşık 20 dakika içeride kaldı. Akşener, daha sonra açıklama yapmadan binadan ayrıldı.
PARTİNİN ADI BELLİ OLDU: "İYİ PARTİ"!..
Meral Akşener'in partisinin adı da belli oldu. Kurulacak yeni partinin adı 'İyi Parti' olacak. Bu ad tarihi Türk Tamgalarında "KAYI TAMGASI" olarak bilinen işareti anımsatıyor. Zaten çok kısa olan Parti adı için başkaca kısaltma kullanılmayacak. Yine Türk tarihinden esinlenerek kararlaştırıldığı sanılan Güneşi temsil eden logoda 'İyi Parti' ifadesi yer alacak. İyi Parti kurucusu ve Genel Başkanı Meral Akşener'in sloganı ise şöyle: 'Türkiye iyi olacak'... Akşener, İçişleri Bakanlığı'na gelişte böyle görüntülendi. (Yukarıdaki resim) 
PARTİDE KİMLER VAR?
Necmettin Erbakan’a en bağlı isimlerden olan eski Refah Partili ve AK Parti’den de Şişli Belediye Başkan adayı olan Mukadder Başeğmez milli görüş çizgisinden gelen isimlerin başında yer aldı. Eski Başbakan Bülent Ecevit’in yanında yıllarca siyaset yapan, bir dönem Kültür Bakanlığı koltuğuna da oturan Suat Çağlayan ve 20 ve 21. dönemlerde DSP’den Devlet Bakanlığı yapan Aydın Tümen de dikkat çeken diğer isimler oldu.
ESKİ BAKANLAR YER ALDI
Anavatan Partisi’nin eski Devlet Bakanlarından Ahat Andican, MHP’nin eski Bayındırlık ve İskan Bakanları’ndan Abdülkadir Akcan, DYP’den Devlet Bakanlığı yapan Ayfer Yılmaz da listedeki diğer bakanlık yapan siyasetçiler olarak yansıdı. Listede AK Parti kökenli siyasetçilerden ise eski Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay ve eski Bingöl Milletvekili Kazım Ataoğlu dikkat çekti. Ergenekon Davası’ndan tutuklanan isimlerden Vedat Yenerer ve Ruhat Mengi ile Ahmet Çelik de Akşener’in yer verdiği gazeteci kökenli siyasetçiler oldu.
GENERALLERDEN SANATÇILARA
Gazinolar kralı Fahrettin Aslan’ın oğlu Mehmet Aslan ve solcu kimliği ile tanınan yönetmen Onur Aydın kurucular kurulunun sanatçıları olarak yansıdı. Kurucular listesinde yer alan Ali Lapanta, Erzurum Bölge Komutanı iken 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tümgenerallikten korgeneralliğe terfi ederek Jandarma Genel Komutan Yardımcısı olmuştu. Ancak Lapanta, İçişleri Bakanlığı kararıyla 1 Ekim’de emekliliğe sevk edilmişti. Yörük Ali Paşa olarak bilinen Ali Aydın, Balyoz mağduru ve Kardak kahramanı eski SAT komandosu Ali Türkşen de dikkat çeken asker kökenli isimler oldu.
YILMAZ DA ÖZER DE VAR
Listede bu isimlerin yanı sıra daha önce MHP’de milletvekilliği, il başkanlığı, ülkü ocakları yöneticiliği yapan siyasetçiler, akademisyenler ve bürokratların da olduğu görüldü. Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eski Özel Kalem Müdürü Ömer Karakaş, Aşık Veysel’in torunu Çiğdem Özer de dikkat çeken diğer isimler oldu. Listede bulunan Elmas Gırağos’un da İstanbul’da kuru temizlemecilik yapan “Türk milliyetçisi” Ermeni bir kadın vatandaş olduğu belirtildi.
LOGO BELLİ OLDU
İYİ PARTİ'nin LOGO'su, eski Türk Tamgalarını çağrıştırıyor. Partinin kurucu üyelerinde eski SAT komandosu Ali Türkşen, Twitter hesabından partinin logosunu paylaştı. Parti görev kartı ve rozetinin fotoğrafını paylaşan Türkşen, “Vatanıma milletime hayırlı olsun” ifadesini kullandı. Türkşen’in paylaştığı kartın üzerinde, etrafında sekiz çizgi bulunan güneş şeklindeki parti logosu dikkat çekti. Logodaki çizgilerin her birinin bir anlamı olduğu “umut, cesaret ve zenginlik” gibi kavramları ifade ettiği öğrenildi.
İŞTE 200 KİŞİLİK KURUCULAR KURULU LİSTESİ
“Abdul Ahat Andican, Abdullah Alagöz, Abdullah Alay, Abdullah İlker Sungur, Abdülkadir Akcan, Abdülkadir Yuvalı, Adil Erkoç, Adnan Şefik Çirkin, Ahmet Azmi Yetim, Ahmet Can Buğday, Ahmet Çelik, Ahmet Ersagun Yücel, Ahmet Kamil Erozan, Ali Sağır, Ali Aydın, Ali Coşkun, Ali Dinçer çolak, Ali Lapanta, Ali Rıza Ercan, Ali Türkşen, Aydın Adnan Sezgin, Aydın Tümen, Ayfer Yılmaz, Ayhan Bölükbaşı, Ayhan Çevik, Ayhan Erel, Ayşe Melda Topyay, Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, Ayşe Sucu, Ayşegül Doğrucan, Ayşin Altuniç Güven, Aytun Çıray, Baha Cankut Sarıtaş, Banu Aydın, Başak Karataş, Bedri Yaşar, Behiç Çelik, Berat Yılmazel, Beril Gümüş, Berna Biçer, Berna Sukas, Betül Bayraktar Orhan, Bilal Karaca, Binnur Karadağlı, Bircan Akyıldız, Birol Büyüköztürk, Burak Akburak, Burcu Akçaru, Burhan Suat Çağlayan, Celal Dağgez, Celaleddin Aykol, Cevat Saraç, Cezmi Polat, Coşkun Yıldırım, Cumali Durmuş, Çiğdem Özer, Derya Şahin Şener, Durmuş Yılmaz, Dursun Cengiz Atak, Elmas Gırağos, Emine Erdoğan, Emine Küçükali Gurkok, Enes Kaplan, Erdoğan Bozdemir, Erhan Özkan, Ersönmez Yarbay, Ethem Baykal, Faruk Köylüoğlu, Fatih Demirkol, Fatih Eryılmaz, Fatih Mehmet Şeker, Fatma Kamiloğlu, Feridun bahşi, Fuat Yıldırım, Gökhan Beker, Göksel Taşçı, Günay Kodaz, Hakan Gören, Hana Akyüz, Hasan Hüseyin Türkoğlu, Hasan Sincar, Hasan Toktaş, Havva Baş, Hayati Arkaz, Hayrettin Barut, Hayrettin Nuhoğlu, Hayriye Nurcan Yazıcı, Hediye Akdere, Hüseyin Özlük, İbrahim Özyer, İbrahim Cevher Cevheri, İbrahim Halil Oral, İlay Aksoy, İsmail Ethem Tokdemir, İsmail Ok, İsmet Koçak, Kadriye Ünler, Kazım Ataoğlu, Kevser Selda Tandoğan Demirel, Koray Aydın, Lütfü Türkkan, Mahmut Bozkurt, Mahmut Tekin, Mehmet Aslan, Mehmet Arslan, Mehmet Metanet Çulhaoğlu, Mehmet Okan Oğuz, Mehmet Tolga Akalın, Mehmet Ufuk Ülkümen, Meltem Erzen, Meral Akşener, Meral Alemdar, Merrin Hasipoğlu, Merve Hafızoğlu, Mesut Özarslan, Mesut Yılmaz, Metin Taşdemir, Metin Ergun, Mine Baş, Mualla Yücel, Mukadder Başeğmez, Musa Ertugan, Musavvat Dervişoğlu, Mustafa Cihan Paçacı, Mustafa Çakıroğlu, Mustafa Erdem, Mustafa Gül, Mustafa Hakan Ünser, Mustafa Veysel Güldoğan, Naci Cinisli, Nafiz Özgür Rıfaioğlu, Nazif Aktürk, Nazlı Aspay Şener, Nazlı Elif Gökdemir, Nesibe Ruhat Mengi, Neşe Toker, Nevzat Bor, Nihal Ağca, Nihat Kula, Nuri Okutan, Oğuz Sarul, Oğuzhan Türk, Oktay Erkaçan, Oltaç Ünsal, Onur Aydın, Orhan Erzurum, Orhan Şen, Osman Ertürk Özel, Ömer İbrahim Sayın, Ömer Karakaş, Özcan Pehivanoğlu, Özcan Yeniçeri, Ramazan Kılıç, Recai Mercimek, Recep Sanal, Rıdvan Uz, Ruhittin Sönmez, Selda Bostancı, Selim Tankut, Sermin Özensoy, Servet Hali, Sevin Çağlayan, Sevinç Gümüş, Sevinç Nazire Uraz, Seyit Yücel, Sırrı Aksu, Sıtkı Polat, Sinem Uludamar, Sultan Neslihan Seven, Süleyman Nevzat Korkmaz, Süleyman Sarıbaş, Şahin Arslantaş, Şenol Bal, Şeref Tamtürk, Şule Ünlü Doğan, Şükrü Kuleyin, Taha Orhun Ertürkmen, Tamer kayaalp, Tugay Uluçevik, Tuğrul Arık, Uğur Poyraz, Uğur Tarhan, Umut Barış Erdoğan, Umutcan Günerkaya, Ümit Beyaz, Ümit Dikbayır, Ümit Özdağ, Vedat Bayram, Vedat Taylan Yıldız, Vedat Yenerer, Yasin Öztürk, Yaşar Akkuş, Yıldırım Görgen, Yıldırım Ulupınar, Yusuf Halaçoğlu, Yücel Coşkun, Yüksel Yılmaz, Zekai Kaya, Zeki Hakan Sıdalı, Zuhal Çiftkaya.”

21 Ekim 2017 Cumartesi

İlkeli, Onurlu, Sorumlu ve MİLLİYETÇİ İspanya Başbakanı'ndan bölücülere tokat: "Katalonya Özerk Yönetimi Hükümeti Başkanı Carles Puigdemont, Kuzey Irak'taki Mesud Barzani'nin durumuna düştü."

ONURLU VE SORUMLU, MİLLİYETÇİ BAŞBAKANDAN, AYRILIKÇI KATALANLARA ŞOK EDEN HABER...
İspanya'nın onurlu, ilkeli ve sorumlu karakteriyle bilinen Milliyetçi Başbakanı Mariano Rajoy, yoğun itirazlara rağmen bağımsızlık referandumu yapan özerk bölge Katalonya için alınan kritik kararları az önce açıkladı. Açıklama sonucu, Katalonya Özerk Yönetimi Hükümeti Başkanı Carles Puigdemont, Kuzey Irak'taki Mesud Barzani'nin durumuna düştü. Bağımsızlık için rest çeken Puigdemont'u cezalandırmak için şimdi İspanya yönetimi Katalonya'nın özerkliğini kaldırmaya ve parlamentosunun yetkilerini kısmaya hazırlanıyor.
Yapılan açıklamalara göre: İspanyol merkezi hükümeti, Katalonya özerk yönetimi hükümetini fesh etme kararı alarak, en fazla 6 ay içerisinde erken yerel seçime gidilmesi kararını aldı ve bu kararı oylanması için senatoya gönderdi. Katalonya Özerk Yönetimi Hükümeti Başkanı Carles Puigdemont ise bu akşam yerel saatle 21:00'da açıklama yapacağını duyurdu. 
İspanya Başbakanı Mariano Rajoy'un az önce açıkladığı, daha önce görülmemiş sertlikteki tedbirlerden öne çıkanlar şöyle:
- Katalan özerk hükümetinin yetkileri İspanya'nın merkezi hükümetine devredilecek
- Katalan bakanların tamamı görevden alınacak, özerk hükümet yenilenecek
- Katalan parlamentosunun yetkileri kısıtlanacak
- Katalonya'da 6 ay içinde seçimlere gidilecek
Rajoy'un açıkladığı tedbirler onay için İspanya Senatosu'na sunuldu. Oylama 27 Ekim'de.
İspanya Başbakanı, ayrıca, bağımsızlık ilan edilseydi Katalan ekonomisinin yüzde 30 küçüleceğini, şu anda da durumun "endişe verici" göründüğünü açıkladı. Rajoy, alınan bu kararların Katalonya'nın özerklik statüsünü ortadan kaldırmadığını ancak yönetimini yeniden hukuk kuralları içerisine çekmeyi hedeflediğini söyledi.
Katalonya özerk yönetimi, İspanya Anayasa Mahkemesi'nin yasadışı ilan etmesine karşın "Barzani gibi, bazı dış güçlerden yardım ve destek göreceğini ümit ederek; Hukuk dışına çıkmış ve" 1 Ekim 2017'de bağımsızlık referandumu düzenlemişti. Referandumdan bağımsızlığa çok yüksek destek çıkmış ancak Katalonya lideri Carles Puigdemont parlamentodan bağımsızlık ilanını askıya almasını istemişti. Bunun üzerine ise İspanya hükümeti, Katalonya'ya bağımsızlık ilan edip etmediğini netleştirmesi için süre tanımış ancak Puigdemont yönetimi bu süre zarfında talebe yanıt vermemişti.
155'İNCİ MADDE İLK KEZ İŞLEDİ
İspanyol hükümetinin aldığı bu karar, anayasanın 155'inci maddesine dayanıyor.
Anayasanın 155'inci maddesi, bir kriz durumunda ulusal hükümete yarı özerk bölgelerde yönetimi doğrudan eline alınmasına olanak tanıyor. İspanya'nın demokrasiye geçmesinden bu yana bu madde hiç uygulamaya konulmamıştı. Maddede, bir bölgesel yönetimin "İspanya'nın genel çıkarlarına ciddi bir tehdit oluşturacak şekilde davranması" halinde, merkezi hükümetin bu yönetimi "zorla yasalara uygun davranmasını sağlamak için gerekli önlemleri" almasına izin veriyor. 

13 Ekim 2017 Cuma

SON DAKİKA "TÜRK ASKERİ Resmen İDLİB’e (çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İDLİB kentine) Girdi"

TÜRK ASKERİ "Adalet ve Barış İçin" İDLİB’E GİRDİ
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir haftadan fazladır lokasyonda süren araştırma, inceleme, keşif ve değerlendirme faaliyetleri kapsamında bazı zırhlı araçlar, ağır nakliye tırları, tanklar ile özel kuvvetler mensubu askerlerin, dün gece (Türkiye, Rusya ve İran tarafından Astana toplantılarında) çatışmasızlık (Güvenlik, emniyet, normal şartlarda yaşam ve barış) bölgesi olarak ilan edilen Suriye’nin İdlib kentine giriş yaptığı iddia edildi.
Bazı resmi kaynaklar ve Ajanslardan alınan bilgilere göre Türkiye, Rusya ve İran arasında varılan mutabakat kapsamında çatışmasızlık bölgesi ilan edilen Suriye’nin İdlib kentindeki askeri hareketlilik devam ediyor. Bölgedeki keşif faaliyetleri kapsamında dün gece özel kuvvetler mensubu askerler ile zırhlı araçların İdlib bölgesine girdiği iddia edildi. Sınırı geçen asker ve zırhlı araçların sayısına ilişkin ise kaynaklardan farklı bilgiler yansıdı. Bazı kaynaklarda 12 zırhlı araç ile 80 civarında özel kuvvetler mensubu askerin sınırı geçtiği belirtildi. İlerleyen zamanlarda sınırı geçen asker ve zırhlı araç sayısının TSK’nın plan ve programı çerçevesinde artabileceği kaydedildi. Sınırı geçen askerlerin ise Afrin ile İdlib sınırında konuşlanacağı ileri sürüldü. Suriye sınırındaki askeri hareketliliğe ilişkin bazı görüntüler de sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşıldı. Öte yandan, Oğulpınar Karakolu’nu gören bölgede askeri hareketliliği görüntüleyen gazeteciler de Hatay Valiliği kararı ile bölgeden çıkartıldı.
TANKLAR SINIRA YERLEŞTİRİLDİ
Ülkemizin Batı illerinden Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ne bugün gönderilen 15 tank, Oğulpınar Karakolu ile sınıra örülen duvar arasına konuşlandırıldı. Gece karanlığında namluları Suriye'yi görecek şekilde yerleştirilen tanklar, bölgede hareketli ve heyecanlı saatler yaşattı.
CANLI YAYINDA AÇIKLANDI
Bu arada gazeteci Nevzat Çiçek, CNN TÜRK'te katıldığı canlı yayında Türk askerinin İdlib'e girdiğini söyledi. Çiçek, İdlib'e giren Özell Kuvetler askeri sayısının 80 civarında olduğunu ve 40 askerin daha gireceğini ifade etti. Askerlerle birlikte 12 zırhlı aracın da İdlib'e giriş yaptığını belirtti. Konuyla ilgili olarak bilgisine başvurulan Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar ise İdlib'e giriş saatini 22.15 olarak açıkladı.
BM’DEN YARDIM
Öte yandan BM’nin 25 yardım TIR’ı da Cilvegözü Gümrük Kapısı’ndan Suriye’ye geçiş yaptı. Jandarma’nın gözetiminde sınır kapısına gelen 25 TIR işlemlerini tamamladıktan sonra Suriye’nin idlib kentine doğru yola çıktı. BM yetkilileri, TIR’lardaki yardım malzemelerinin İdlib ve ilçelerinde yaşayan sivil halka dağıtılacağını açıkladı.

9 Ekim 2017 Pazartesi

Müttefikten Misilleme ve Terör-Tedhiş (Kürt-İsrail) Koridoru Engellemesine Karşı Açık Tehdit Resti

ABD'DEN BOMBA TÜRKİYE KARARI
ABD Türkiye'ye yönelik vize işlemlerini durdurduğunu ve "süresiz olarak" askıya aldığını açıkladı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği tarafından yapılan, konuyla ilgili açıklamada bu kararın nedeni "güvenlik" olarak açıklandı...
ABD, 09 Ekim 2017 Pazartesi günü itibarıyla geçerli olmak kaydıyla (şu an yürürlükte) Türkiye'ye yönelik vize işlemlerini durdurduğunu ve ucu açık biçimde (süresiz) askıya aldığını açıkladı. ABD Büyükelçiliği tarafından 08 Ekim 2017 Pazar günü yapılan açıklamada bu kararın nedeni "güvenlik" olarak açıklandı.
ABD'de okuyan ve tedavi gören Türk vatandaşlarının bu karardan olumsuz etkilenmesi bekleniyor. ABD'nin halihazırda vize başvurusunu durdurduğu ülkelerin arasında İran, Libya, Suriye, Yemen, kısmen Belarus, ve Kamboçya bulunması da sosyal medyada tartışma yarattı.
TÜRKİYE'DEN MİSİLLEME
Öte yandan ABD’nin Türkiye'den vize başvurularının askıya alındığını açıklamasının ardından Türkiye de ABD vatandaşlarının vize başvurularını askıya aldı. Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nin yaptığı yazılı açıklamanın ise ABD'nin yaptığı açıklamayla kelimesi kelimesine aynı olması dikkat çekti.

7 Ekim 2017 Cumartesi

“Yerli, Yerel ve Milli, Orijinal Tohum” karşıtı menfur ihanet şebekeleri, Tohum Islah İstasyonlarını kapatan devşirmeler ve bunlara yardım ve yataklık eden “organize” insanlık düşmanları utansın!..

DÜNYADA TEK ÖRNEĞİ ANTALYA'DA! 
20 YIL ÖNCE BULUNDU!
Bir yanda, dünyanın en nadir faunası ve en değerli bitki örtüsüne sahip Türkiye Cumhuriyeti'nin bu doğal Milli Servetini, gücünü ve geleceğini yok etmeye çalışan amansız düşmanlar; Dahili ve harici bedhahlar, diğer tarafta: Büyük bir inanç, azim ve kararlılıkla "yerel, yerli, orijinal ve milli" değer ve varlıklarımızı korumaya çalışan bilim insanları.. İşte, millet olarak gurur duyacağımız ve her daim şükranla anacağımız sevindirici bir gelişme. Antalya’da türünün tek örneği olan bir susam çeşidi bulundu. 20 yıl önce bulunan ve bilim adamlarının üzerinde çalışma gerçekleştirdiği türün, Amerikan ince kabuklu (papershell) susamından daha verimli olduğu gözlendi.
NİTELİKLİ DOLANDIRICI; YANKESİCİ, TÜRK, TÜRKİYE VE İNSANLIK DÜŞMANI GDO MAFYASININ ZEHİRLİ MALI DEĞİL!.. YÜZDE YÜZ YERLİ VE MİLLİ FAUNA  
Antalya’da türünün tek örneği olan bir susam çeşidi bulundu. ‘Kırılgan Kapsüllü Susam’ ismi verilen türün üzerinde ise 20 yıllık bir çalışma gerçekleştirildi. Geliştirilen yeni türe, biçerdöverle hasat yapılma özelliği verildi ve bu sayede aynı karakteristik özelliklere sahip olan Amerikan ince kabuklu (papershell) susamından daha verimli olduğu gözlendi. TÜBİTAK’ın da desteklediği buluşla birlikte, Türkiye’de son yıllarda düşüşe geçen susam üretiminin artırılması ve yurt dışından ithalin de önüne geçilmesi hedefleniyor.
MEDAR-I İFTİHAR PROJE "AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ, TARLA BİTKİLER BÖLÜMÜ" NE AİT
1997 yılında kapalı susam mutant türünü keşfeden Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa İlhan Çağırgan, tür üzerinde üniversitede proje çalışmalarına başladı. 2004 yılında ise yine kabuğu çabuk kırılan özel bir mutantı keşfeden Çağırgan, bu tür üzerinde de yaklaşık 13 yıllık bir çalışma gerçekleştirdi. Çağırgan, ‘Kırılgan Kapsüllü Susam’ ismini verdiği tür üzerinde yeni bir kapsül geliştirerek, ürününü Amerikan ince kabuklu (papershell) susamıyla karşılaştırdı ve hasat için daha elverişli olduğunu gözlemledi. Uluslararası Atom Enerjisi Kurum (IAEA) ve TÜBİTAK da destek verdiği projesinin ürününü basın mensuplarına tanıtan Çağırgan, yeni türün, biçerdöverle hasat edilirken, tohumları zedelenmeden harmanlanabileceğini, sapları ve kapsülleri ince olan mutant sayesinde de susamın tohum/sap oranı artırılarak az girdi ile çok ürün elde edilebileceğini ifade etti.
“Yerli, Yerel ve Milli, Orijinal Tohum” karşıtı menfur ihanet şebekeleri, Tohum Islah İstasyonlarını kapatan devşirmeler ve bunlara yardım ve yataklık eden “organize” insanlık düşmanları utansın!..

3 Ekim 2017 Salı

"1924-2017 Musul Meselesi", 2. HALİÇ KONFERANSI, “İLKİNDEN 93 YIL SONRA” HALİÇ KONGRE MERKEZİ’NDE TOPLANDI ve Misak-ı Milli Konusunda Bilgiler Tazelenerek, Hafızalar Güncellendi

2. HALİÇ KONFERANSI, “İLKİNDEN 93 YIL SONRA” HALİÇ KONGRE MERKEZİ’NDE TOPLANDI
Kuzey Irak’ta  yapılacak sözde bağımsızlık referandumu öncesi, "1924-2017 Musul Meselesi" başlıklı 2. Haliç Konferansı’nda konunun uzmanları bir araya geldi.
Organizasyonunu Garbiyat Enstitüsü Kurucu Başkanı Dr. Yalçın Koçak’ın, Garbiyat Enstitüsü Başkan Yardımcısı Ertan Özyiğit’in, moderatörlüğünü ise eski bakanlarımızdan Doç. Dr. Yüksel Yalova’nın yaptığı konferans Milli Hafızamızı tazeledi.
Toplantı öncesi eski Milletvekili Dr. Yalçın Koçak, “Bu çoğrafya Misak-i Millidir. Musul vilayeti kurulan Irak Krallığına şartlı bağlanmıştır. Bölgenin toprak sahiplerinin; İnsani, İçtimai, Mülkiyet, Hürriyet ve İdari özerklik hakları gasp edilmiştir. İnsanlarımızın Kayıp hakları hukukunun takipçisi olmak gibi bir sorumluluğumuz ve garantörlük hakkımız vardır” dedi.
Prof. Dr. Zekeriya Kurşun
Konuşmacılardan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun "Ey Kürtler, bugün sözde 100 yıllık bir halüsinasyon adına, bin yıllık misakı, bin yıllık anlaşmayı, bin yıllık ahtı bozmak üzeresiniz. Beraber yaşadığınız Türkler, Türkmenler, Araplar, Ezidilerden, bir maceraperestin siyasi ihtirasları uğruna ayrılmaktasınız. Onlara sırtınızı dönmektesiniz. Bu dönüş sadece ve sadece küçük bir aile kavgası olmayacak. Maalesef Kürtleri ateşe sürükleyecektir. Ey Kürtler, bu maceranın peşinden giderseniz, dünyada cehenneminizi yaratmaktasınız. Biz bunu istemiyoruz. Biz burada Haliç Konferansı'ndan şu mesajı vermek istiyoruz: Kürtler barış ve güven içerisinde hak ettikleri şekilde yaşamaya devam etmeliler. Onları o tehlikeye, ateşe atan zihniyetin karşısında durmak gerekir ki kendileri bu cehennemden kurtulsunlar. Bu bir tehdit değildir. Bu bir milliyetçi refleks de değildir. Bu, doğrudan doğruya bin yıllık genetik kültürümüzün talebidir, arzusudur ve onları uyarmak, bizim kardeşlik borcumuzdur. Vicdani borcumuzdur." sözleriyle Musul Meselesinde bugün gelinen noktanın hassasiyetine dikkat çekti.
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Danışmanı Habib Hürmüzlü
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Danışmanı Habib Hürmüzlü, referandum kararının Kürt parlamentosunda alelacele alındığını, hatta karar alınırken meclis üyelerinin neredeyse yarısının salonda bulunmadığını anlattı.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkan Danışmanı Murat Güztoklusu
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkan Danışmanı Murat Güztoklusu, bölgede Türkiye'nin onaylamadığı hiçbir kararın gerçeklik kazanmayacağını vurguladı. Güztoklusu, 1922 yılında Süleymaniye'de Türkiye'ye bağlı bölgesel yönetim kurulmasının önünü açan "Süleymaniye Kongresi" toplandığından bahsederek, "Türkiye'nin yapması gereken, Süleymaniye Kongresi kararlarının bırakıldığı yerden devam ettirilmesidir. Bu, hem bölge Kürtleri için hem bölgedeki Türkmenler için, hem de Türkiye'nin tamamı için en hayırlı gelişmedir." diye konuştu.
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur, referandumun, fiili bağımsızlık denemesi hüsrana uğrayan Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin, bunun siyasi sonuçlarını bağımsızlık iddiasıyla örtme gayreti olduğunu savundu.
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, hem Ankara Anlaşması hem de Lahey Adalet Divanı kararlarına göre Musul'un Türkiye'ye verilmesi gerektiğini söyledi. Kuzey Irak'taki referandum konusunda da hala geri adım atılma ihtimali olduğunu değerlendiren Sofuoğlu, "Geri adım atılmazsa bölgeyi kan bürüyecek. Türklerin, Kürtlerin, Arapların savaştığı, Batılıların seyrettiği bir ortamla karşı karşıya geleceğiz. Ama asla ve asla burada bağımsız bir devlet olamayacak." dedi. Sofuoğlu, ABD ve İngiltere'nin referandum konusunda Türkiye, Rusya ve İran'ın kesin tavrının ardından geri adım attığını, Türkiye'nin bölgedeki bu kararlı tutumunu sürdürmesi gerektiğini kaydetti.
Gazi Mustafa Kemal’in “Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya’yı, Türkiye hudutları içine katacağım” sözlerini nakleden Garbiyat Enstitüsü Başkan Yardımcısı Ertan Özyiğit, Irak’ın toprak bütünlüğünün yapılacak referandumla bozulması takdirinde, Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan Musul vilayetinin (Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye) Ankara Antlaşmasına göre Türkiye’ye bağlanması hakkımızın saklı olduğunu, Mustafa Kemal’in öngörüsündeki gibi, bölgedeki huzurun ve dengenin Türkiye’nin liderliği ile sağlanacağını ifade etti.