28 Ekim 2016 Cuma

ULUSUMUZUN 29 EKİM "CUMHURİYET BAYRAMI" HAYIRLI, UĞURLU, KADEMLİ VE KUTLU OLSUN

İstiklâl Savaşı'nda kadını, erkeği, yaşlısı, genci, çoluk-çocuğuyla seferber olarak gösterilen büyük gayret, kutsal emek ve emsalsiz fedakârlıklarla elde ettiğimiz Milli İstiklâl, özgür Devlet ve Cumhuriyetimizin kuruluşunun 93., Yıldönümünü mutlulukla kutluyor; Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere; Aziz vatanın birliği, bütünlüğü, hâkimiyet, hükümranlık ve bağımsızlığı için canlarını ortaya koyan tüm şehit ve gazilerimizi saygı, şükran, dua, minnet ve rahmetle anıyoruz.
ULUSAL HABER 

26 Ekim 2016 Çarşamba

“TÜRKMENLER YOK EDİLMEK İSTENİYOR” (Avrupa TÜRKMEN Gazetesi, Özel Haber)

AVRUPA TÜRKMEN GAZETESİ “ÖZEL HABER”
SEFA YÜRÜKEL: “TÜRKMENLER YOK EDİLMEK İSTENİYOR”
Hollanda’daki Türklerin Konseyi Genel Başkanı Akademisyen Sefa Yürükel, terör örgütü DAİŞ’in Kerkük’e saldırmasını AVRUPA TÜRKMEN GAZETESİ’ne açıklamada bulundu.
Yürükel açıklamasında,”Kerkük’te bugün Türkmen ileri gelenleri ve Türkmen aile ve kurumlar hedef alınmış ve bu esnada Kerkük’te şehitlerimiz olmuştur. Olay Kerkük’te yaratılan sözde kaos adı altında bir Türkmen soykırımı  yapılmaktadır. Hedef Kerkük’ü Türkmenlerden tamamen temizlemektir. Bu da görev olarak, peşmerge, PKK ve İŞİD’e verilmiştir. Bunların koordinatörüde herkesin bildiği gibi ABD ve İngilteredir,” ifadelerinde bulundu.
Uzun zamandır Türkmenler üzerinde oyun olduğunu dile getiren Akademisyen Sefa Yürükel,”Bir haftadır ABD ve Al Ebadi,  Barzani, PKK gibi Müttefikleri, İran ve müttefikleri Irak’taki değişik örgütlenmeler ile, hazırlıkları tamamlanıp sözde Musul’u ABD manivelası olan İŞİD’den kurtarma operasyonu adı altında. Türkmeneli bölgesinde Türkmen nüfusunda demografik değişikliğe gidilmek istenmektedir. Savaşın olduğu yere bakarsanız, Süleymaniye’den, Kerkük, Musul, Telafer Sincar’a kadar olan bölge tamamen, tarihi Türkmen topraklarıdır. Savaş esasen Türkmeneli’ni parçalayıp, demografik yapı ile oynanarak, ABD’nin planı çerçevesinde,  kendi deyimleri ile ‘Pentagon Haritaları’nda da gösterdikleri gibi, Türkmen topraklarında sözde büyük özgür Kürdistanı kurma çabalarından başka bir şey değildir,” dedi.
Yürükel konuşmasını şöyle sürdürdü, “Buna mütakkip bugün Kerkük’teki hadiseler, ne kadar uyuyan İŞİD hücreleri diye olaylar gözüksede, zaten tasması ABD’nin elinde olan İŞİD’i yine manivela görevi göstererek, peşmerge kıyafetli PKK terör unsurlarına fırsat tanıyarak, Kerkük’te bugün Türkmen ileri gelenleri ve Türkmen aile ve kurumlar hedef alınmış ve bu esnada Kerkük’te şehitlerimiz olmuştur. Olay Kerkük’te yaratılan sözde kaos adı altında bir Türkmen soykırımı  yapılmaktadır. Hedef Kerkük’ü Türkmenlerden tamamen temizlemektir. Bu da görev olarak, peşmerge, PKK ve İŞİD’e verilmiştir. Bunların koordinatörüde herkesin bıkldiği gibi ABD ve İngilteredir.
“TÜRKMENLER ÜZERİNDEN, AMERİKA-TÜRKİYE’YE SAVAŞ AÇMAKTADIR”
Kerkük’teki ve gelecektede Musul’da olacak olan olaylarda, esas olarak savaş , Irak Merkezi Hükümet’ine yada İran Merkezi Hükümet’ine değil, Türkiye’ye karşı verilmekte ve verilecektir. Yani olay Tükmenler üzerinden Türk-Amerikan savaşıdan başka bir şey değildir. Türkiye bu konuda, Türkmeneli’ni 1926  anlaşması çerçevesindede, yabancı güçlere bırakamıyacağını, Türkmenleri koruma, kollama ve haklarını savunma olgusuda yaratarak, fiili adım atmalıdır. Bunu ABD, İngiltere ve onların yerli uşakları, PKK ve peşmergeyede doğrudan adım atarak hissettirmelidir. Telafer üzerinden Dicle Kalkanı adı altında yapılması gereken bu fiili hareket, Kerkük, Erbil, Süleymaniye, Telafer, Tuzurmahtu, Altınköprü,  ve Suriye sınırına kadar olan  Türkmeneli bölgesinde yapacağı veya yapması gerekli  harekata odaklamalıdır.”
“TÜRKMENLERİ SAVUNMAK, TÜRKİYE VE TÜRK DÜNYASINI SAVUNMAKTIR”
Başkan Yürükel,”Türkmeneli, Irak üniter devlet yapısı içersinde Türkmen topraklarıdır. Bu konuda haddini bilmeyenlere hadleri bildirilmelidir. Başika’daki Türk Askerleri takviye edilirken, özel birlikler, Türkmeneli’ndeki önemli merkezlerde Türkmen fedailerle konuşlanmalıdır. Artık olay açıktır. Irak’taki Türkmenler hedef alınarak Türkiye tehdit edilmektedir. Türkiye bu tehdite fiili karşılık vermelidir. dünden bugüne Türkmeneli’nde Şehit düşen insanlarımıza ve şu anda PKK, İŞİD, Peşmerge terörü saldırısı altında. Baskı ve saldırı altındaki Türkmen kardeşlerimizle dayanışmayı en yüksek noktaya çıkarmalıyız.  Türkmeneli Türkmen nüfusu ve Türkmen topraklarını savunmak Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Dünyası’nı savunmaktır. Bu konuda değişik katkılarla bunu filiyata dönüştürmek  için  başta Türkiye ve yurtdışında yaşayan biz Türkler olarak ve tüm Türk Dünyası’nın fertleri olarak acil seferberlik ilan etmeliyiz. Türkiye, Azerbaycan, KKTC ve diğer Türk Cumhuriyetleri ve dostları bu konuda şimdi elinden geleni yapmalıdır yarın değil. Vakit tamamdır! Şimdi ses ver Türk Cumhuriyetleri ve Türk  Dünyası,” açıklamalarında bulundu.
[[26 Ekim 2016, Avrupa Türkmen Gazetesi / ÖZEL HABER-Ana Sayfa, MANŞET]]

25 Ekim 2016 Salı

FETÖ DARBESİ KOMİSYONU: "Dr. Aytun Çıray, AKP’nin % 34'le Meclisteki sandalyelerin % 66'sını kazandığı 2002 Milletvekili Genel Seçimlerine FETÖ gölgesi düşüp düşmediğini Mehmet Ağar’a sordu."

YÜKSEK SEÇİM KURULUNDA FETÖ İŞARETLERİ GÖRÜYOR MUSUNUZ?..
CHP İzmir milletvekili ve 15 Temmuz FETÖ Darbesi Araştırma Komisyonu Üyesi Dr. Aytun Çıray, AKP’nin yüzde otuz dört oy oranıyla Meclisteki sandalyelerin yüzde altmış altısını kazanmasıyla sonuçlanan 2002 Milletvekili Genel Seçimlerine FETÖ gölgesi düşüp düşmediğini Mehmet Ağar’a sordu.
Doğru Yol Partisi Mehmet Ağar liderliğinde girdiği 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde yüzde onluk barajını kırk bin oy farkla,  %9.9 oy oranıyla aşamamış, bunun sonucunda ortaya çıkan iki partili parlamento tablosunda AKP ezici bir milletvekili çoğunluğu elde etmişti. Ancak bu ,sonuç DYP’nin kıl payı denebilecek bir oy farkıyla baraj altında kalmış olması bakımından tartışmalı değildi. Bu seçimlerde asıl sorun daha sonra kapatılan DEHAP’ın seçimlere katılma hakkı olmadığının Yargıtay tarafından onaylanmış olmasına rağmen, bu seçimlere girmiş olması ve seçim sonuçlarına Yargıtay kararı gösterilerek yapılan itirazların YSK tarafından dikkate alınmamasıydı.
Aytun Çıray Ağar’a yönelttiği soruda bu durumu hatırlatarak “2002 seçimlerinde milletvekili dağılımının  Yargıtay’ın bu kararına göre yapılması gerekiyordu.
"YÜKSEK SEÇİM KURULU
(YSK) SORGULANMALI 
VE YARGILANMALIDIR"
Bu durumda DYP 66 Milletvekili ile Parlamento’ya girecekti. Fakat YSK Yargıtay kararlarının gereğini yapmadı.
Ne seçimleri iptal etti, ne DEHAP’ın aldığı oyları dışarda bırakarak DYP’yi parlamentoya aldı. YSK’nın bu kararlarında FETÖ’nün işaretlerini görüyor musunuz?’ diye sordu.
2002 SEÇİMLERİNDE 
YSK KARARI TAHKİK EDİLMELİ!  
Ağar, Çıray’ın bu sorusunu ‘O günün şartlarında görmedim. Ama ihtimal olarak değerlendirilmeli, tahkikat yapılmalı. O dönem gerçekten çok uğraşıldı. O günkü kurul gözden geçirilmeli, ilişkiler gözden geçirilmeli. Ciddi bir tahkikatla belki bir sonuca varılır. Yargıtay bu kararı vermişti, doğru söylüyorsunuz.’ diye cevaplandırdı. Bu cevabı yorumlayan Çıray, “Mehmet Ağar’ın bu cevabı çok önemlidir. Çünkü YSK’nın bu kararı Türk siyasetinde darbe kalkışmasına giden yolların döşendiği ilk önemli taştır” dedi.
DYP-ANAP BİRLEŞMESİNİ 
KİM SABOTE ETTİ?
Çıray’ın Ağar’a yönelttiği ikinci soru akamete uğrayan DYP-ANAP birleşmesiyle ilgiliydi. Çıray Ağar’a, “Türk siyasi hayatının kırılma noktalarından bir tanesi de sizin Genel Başkan olduğunuz dönemde Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisinin birleşmesiydi. O zaman minimum yüzde 15 oy alacağınız gözüküyordu. 2/6/2007 tarihinde Anavatan Partisi bir kongre düzenledi. Kongrenin konusu, Anavatan Partisinin kendisini feshederek Demokrat Partiye katılmasıydı. Aranızda yaptığınız protokole göre siz o kongreye davetliydiniz ve katılmanız bekleniyordu. Fakat siz kongreye katılmak yerine bugün, bugünkü adıyla FETÖ’nün Türkçe Olimpiyatlarına gittiniz. Orada ‘Hocaefendi’yi övdünüz. O seçimlerde bu birleşme gerçekleşmedi, yüzde 47 oyla Adalet ve Kalkınma Partisi tekrar tek başına iktidara geldi.” dedi ve  “Bu birleşme FETÖ tarafından mı sabote edildi” diye ekledi. Ağar, bu soruyu “FETÖ siyasette kim güçlüyse ona yanaşır” diye cevapladı.

24 Ekim 2016 Pazartesi

Gönüllü binlerce eğitimci ülke genelindeki şehit ve gazilerin emanetine sahip çıkmak için kolları sıvadı

"BU MEMLEKET İÇİN NE YAPABİLİRİM?" 
DEDİLER VE "GÖNÜLLÜ EĞİTİM'E" KARAR VERDİLER 
Gönüllü binlerce eğitimci ülke genelindeki şehit ve gazilerin emanetine sahip çıkmak için kolları sıvadı. "Bu memleket için ne yapabiliriz?" sloganıyla yola çıkan eğitimciler, şehit ve gazi çocuklarına ücretsiz birebir ders verecek.
            Ankara – Sincan’da ilçe bazında yapılan toplantıda bir araya gelen yardımsever gönüllüler; Halihazır, tüm Türkiye’de 74 il, Büyük şehirler ve çoğu ilçelerde temsilciliklerinin bulunduğunu ve kendisini bu ideale adamış, "vefakâr ve fedakâr" eğitimci sayılarının yaklaşık 60 bini bulduğunu dile getirdiler.
            Toplantı sonrası, kendileri ile görüşme imkânı ve röportaj yapma fırsatı bulduğumuz eğitimcilerden aldığımız ortak bildiri şu şekilde:
             “Projemiz 11 Ağustos'ta faaliyete geçti. "Bu memleket için ne yapabiliriz?" sorusu, ana fikri ve düşüncesiyle ilk olarak sosyal medya üzerinden örgütlenerek şehit ve gazi çocuklarımızın eğitimlerini en üst seviyede tutmak için böyle özgün bir projeyi başlattık. Zaten devletimiz şehit ve gazi çocuklarına gereken desteği yapıyor. Ancak bizde dedik ki 'bu çocuklarımıza özel ders verelim ki daha faydalı olalım bu insanların başarılarına katkıda bulunalım. Böylece daha üst noktalara taşıyabilelim.' Bu noktadan yola çıktık. Türkiye’nin en ücra köşesine kadar götüreceğiz bu hizmeti. 60 binin üzerinde gönüllümüz var. Bunların % 90’ı eğitimci %1 0’u çeşitli branşlardan. Her çocuğumuza bir öğretmen gelecek şekilde çalışmalarımızı yapacağız. Her branşta eğitim vereceğiz. Sivil şehitlerimizin çocuklarını da dâhil edeceğiz. Yer tahsisi konusunda STK’lar ve belediyelerin desteklerini bekliyoruz" 
[Dr. Şemsettin KÜZECİ, 24 Ekim 2016 - Ankara & Ulusal Haber // Ulusal Ajans - ADMİN]

21 Ekim 2016 Cuma

MÜSLÜMAN KİSVESİ ALTINDA MÜSLÜMANLARA KARŞI AMANSIZ BİR NEFRETLE SALDIRAN; ABD SOPASI IŞİD FİTNESİNİN "MENFUR EMELİ" VE HEDEFİNDE ŞİMDİ KERKÜK TÜRMENLERİ VAR

ABD BESLEMESİ, BOP VE BİP SOPASI IŞİD;
KERKÜK TÜRKMENLERİNE SALDIRDI. 
Gece yarısı Kerkük'teki kamu binalarına eş zamanlı saldırılar düzenleyen IŞİD teröristleri, eski emniyet binasını ele geçirdi. Örgüt, kent merkezinde farklı semtlerde bombalı üç araçla kalleşçe saldırılar gerçekleştirdi. Yoğun çatışmaların yaşandığı Türkmen kentinde olağanüstü hal var. Peş peşe gelen saldırılar ve katliam girişimleri yüzünden cuma namazı kılınamadı.
TÜRKİYE’YE MİSİLLEME
Dost, kardeş, kandan ve candan Türk, TÜRKMEN halkının maruz kaldığı saldırılarda en az 13 kişi yaşamını yitirirken, eli silahlı IŞİD'lilerin sokaklarda yürürken çekilmiş fotoğrafları yayınlandı. Fotoğraflarda çatışmada öldürülen IŞİD'liler de yer alıyor.
Irak'ın Kerkük kentinde, IŞİD üyeleri beş semtte güvenlik güçlerine ait binalara saldırdı. İki intihar eylemcisi eski emniyet binasını ele geçirdi ve bunun üzerine güvenlik güçleriyle teröristler arasında çatışma çıktı. Musul operasyonuna misilleme yapan terör örgütünün üyeleri, kendilerini havaya uçurdu. Şiddetli çatışmalara sahne olan kentte olağanüstü hal ilan edildi ve  cuma namazı kılınamadı.
Gece yarısı saldırıya geçen IŞİD'in Kerkük'teki 'uyuyan hücreleri' de bombalı üç araçla farklı semtlerde eylemler gerçekleştirdi. Örgüt ayrıca, Kerkük’ün kuzeyindeki elektrik santraline yönelik bir intihar saldırısı düzenledi. Tesisin 13 çalışanı öldü.
Yerel medya, intihar saldırılarının polis karakolları ve bir elektrik santraline yapıldığını, güvenlik güçlerinin IŞİD militanlarını geri püskürttüğünü bildiriyor. Bir yerel televizyon, kentin üstünden siyah dumanların yükseldiği ve otomatik silah seslerinin duyulduğu görüntüleri ekrana getirdi.
MAHALLEDE PANİK
Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani'nin yayın kuruluşu Rudaw, IŞİD'li teröristlerin göçmen kılığında sisice kente girdiğini ve uyuyan hücrelerinde militanlara katılmasıyla gece saat 03.30'da saldırıların gerçekleştiğini bildiriyor. Etrafı sarılan IŞİD'lilerden altısının kendilerini havaya uçurduğunu belirten Rudaw, Kerkük sokaklarında yürüyen IŞİD'lileri gösteren fotoğrafları paylaştı. Sosyal medyadan Rudaw'a ulaştırılan fotoğraflarda, elleri silahlı IŞİD'li teröristlerin sokakta ilerledikleri anlaşılıyor. Yayın organı, Aden Mahallesi sakinlerinin IŞİD'liler yüzünden büyük bir korku, dehşet ve panik yaşadığını ve acil yardım çağrısında bulunduklarını aktardı. 
Anadolu Ajansı'na bilgi veren polis kaynakları, bazı kent sakinlerinin militanlara yardım ettiğinden şüphelendiklerini söyledi. Polis ayrıca, kent merkezine sızan örgüt militanlarından altısının 1  Haziran semti, eski emniyet binası ve bir otel içerisinde kendisini patlattığını aktardı. Kerkük kent merkezindeki sokağa çıkma yasağı sürerken, IŞİD'in insan avcısı keskin nişancılarının çatılarda konuşlandığı ve masum halkı hedef aldığı görülüyor.
Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta yayın yapan El Sumeria gazetesi, polisin bir intihar saldırganını öldürdüğünü, diğer üçünün ise kendini havaya uçurduğunu aktardı. Kent sakinlerinin güvenliğinin sağlanması için bu gece başlatılan sokağa çıkma yasağı ise halen devam ediyor.
Arap, Kürt ve çoğunlukla Türkmen halkın yaşadığı Kerkük kentinin güvenliğini Peşmergeler sağlıyor. Kentin 55 kilometre güneyinde IŞİD'ın elindeki Havice ilçesi bulunuyor.
MUSUL'DAN KAN DONDURAN HABER
Irak'ın kuzeyindeki Musul kentinin terör örgütü IŞİD'in elinden alınması için sürdürülen operasyondan yeni haberler gelmeye devam ediyor. Irak'ta ABD destekli Musul operasyonu sürerken, Birleşmiş Milletler'den (BM) kan donduran bir açıklama geldi. Reuters'ın haberine göre, BM insan hakları yetkilileri, terör örgütü IŞİD'in Musul'un köylerinden en az 550 aileyi kent merkezine götürdüğünü açıkladı. Yetkililer, kentteki IŞİD mensuplarının bulunduğu bölgelere götürülen bu ailelerin canlı kalkan olarak kullanıldığının düşünüldüğünü belirtti. BM sözcüsü Ravina Shamdasani, bölgeden gelen ve "kanıtlarla desteklenen" bir bilgiye dayanarak, IŞİD'in bir köyde 40 sivili öldürdüğüne dair bir haberi de soruşturduklarını söyledi.
ELEŞTİRİ, YORUM VE KATKI YERİNE KAİM OLMAK ÜZERE (ADMİN)
SİZ MİSİNİZ TÜRKMEN SEVDALISI?
M.Yavuz CEYLAN
Bir anda Türkmen sevdalısı kesilen yiğitler, şimdi de Musul ve Kerkük’teki Türkmenleri koruma sevdasına kapıldılar. Tarihi haklarımızdan, soydaşlarımızdan bahsetmeye başladılar. Türkiye’de hamaset, hele hele Türk kimliği üzerine yapılan hamaset her zaman pirim yaptığı için, özlerinde
Türk düşmanlığı olan ve Türk kelimesini tabelalardan kazımak için uğraşanlar, bir anda Türk aşığı kesildiler. Musul’da, Kerkük’te, Telafer’de Türk varlığı varmış da, oraları koruyacaklarmış da… Sahi aranızda Bayırbucak diye bir yerin adını bileniniz var mı? Bayırbucak Türkmenleri diye bir Türkmen coğrafyasını hatırladınız mı?
Unuttunuz mu yoksa? Unutmuş olabilirsiniz zira son yıllarda her şey, hızlı bir beyin yıkama ve aynı hızla o beyinlerin tekrar sıfırlanması üzerine planlandığı için bazı beyinsizler hatırlamayabilir. Yıkanan beyinlere hatırlatalım; Diyarbakır’da Şivan Perver’le Kürdistan türküleri söyleyenler, Riyad’da İslam ordusu adı altında Araplara aşk ilan edenler bir anda “vay bizim Türkmen kardaşlarımız!” diye yeri göğü inletmeye başlamışlar, Bayırbucak fatihi kesilmişlerdi. Sabah akşam, gece gündüz, günün neredeyse her saati Bayırbucak Türkmenleri ile yatıp kalkmaya başlamıştık.
Bayırbucak, Lazkiye’nin kuzeyinde ağırlıklı olarak Türkmenlerin yaşadığı yemyeşil bir bölge idi. Bayırbucak Türkmenleri Osmanlı bakiyesi olarak Lazkiye’nin bu cennet köşesinde yaşıyorlardı. Rejimle en az sonunu olan hatta hiç sorunu olmayan bir bölge idi burası. Ancak iç savaşta bir el
burayı da karıştırdı. Tırlar dolusu silahlar gitti. Bayırbucak Türkmenleri karşılarında bir anda Suriye ordusunu, diğer muhalif gurupları buldular. Türkiye ise Türkmen sevdasından mı yoksa “Türkmenler üzerinden Halep zaferi hayali kurduğundan mı!” bilinmez, iki yıl boyunca Bayırbucak Türkmenlerine sürekli yardım akıttı.
Onların Suriye ve Rus ordusu ile en kanlı bir şekilde savaşmaları için her şey yapıldı. Türkiye’den “ülkücü komandolar, sivil kahramanlar, eline füze alıp Rus uçağı düşüren yiğitler” ihraç edildi.
Sonuç: İşte sonucu kimse konuşmuyor. Aylarca Bayırbucak Türkmenleriyle yatan, onlarla kalkan yandaş medya bir anda Bayırbucak haberlerini kesti. Çünkü Bayırbucak’ta Türkiye’nin desteklediği isyancı Türkmenler ağır bir mağlubiyet aldı. Bayırbucak düştü. Gımam düştü. Karamanlı düştü. İsapınar düştü. Kızıldağ düştü. Acısu düştü. Rahman Tepe düştü. Daha sayayım mı, Nahmiye, Kastel, Maaf düştü.
Türk köyleri birer birer düştü.
Haklarını koruyacağız, özgürlük vereceğiz dediğimiz Türkmenler vatansız, evsiz barksız, evlatsız, ailesiz kaldı. Suriye ordusunun saldırılarından kaçıp “kardaş Türkiye’ye sığınan” Türkmenleri günlerce sınırdan içeri almadık. Bu muhteşem Türkmen politikasını ortaya koyanlar bugün Bayırbucak kelimesinden köşe bucak kaçıyorlar. Bayırbucak Türkmenlerini kurtardılar şimdi de Musul Türkmenlerini, Kerkük Türkmenlerini kurtaracaklar!
Diyarbakır’da Kürtçü, Riyad’da Arapçı, Musul’da Türkçü olanların samimiyetine inanmamız mümkün değil. Her ne olursanız olun Allah aşkına artık şu Türklerden, şu İslam dünyasından elinizi çekin. "İslam dünyasının hakkını koruyacağız" dediniz, İslam dünyası kana bulandı; "Türkmenleri kurtaracağız" dediniz Türkmenler vatansız kaldı. Türk’ün üzerinden de, İslam’ın üzerinden de elinizi çekin artık. Elinizi emperyalizmin üzerine koyarak, Türkün ve Müslüman’ın hakkını koruyamazsınız. [Posted by: Tamer Olgun htamerolgun@gmail.com]

18 Ekim 2016 Salı

CAN KARDEŞ, CANDAN DOST AZERBAYCAN'IN "BAĞIMSIZLIK GÜNÜ" (18 EKİM 1991) KUTLU OLSUN.

Zekeriya Tümer & Ulusal Haber
18 EKİM AZERBAYCAN'IN
"BAĞIMSIZLIK GÜNÜ"
HAYIRLI, UĞURLU VE KUTLU OLSUN
BÜTÜN TÜRKLER BİR OLSUN, BAYRAĞIMIZ VAR OLSUN.
[18 EKİM 1991 - 18 EKİM 2016]
AZERBAYCAN CUMHURİYETİNİN 20. BAĞIMSIZLIK GÜNÜ
Türklerin Azerbaycan’ı yurt tutması M.Ö. VII. yy’da Türk boylarının Kafkasların kuzeyinden Derbend yoluyla gelip yerleşmeleriyle başlar. Derbend’e Türk kapısı denme sebebi de budur. Selçukluların Azerbaycan’da görülmeleri ise 1015-1021 yılları arasındadır. Bu dönemde Oğuz göçleri ile birlikte Azerbaycan’ın Türkleşme ve tabiî İslâmlaşması hızlanır. Bölge 1136′da İldenizliler tarafından Tebriz’de kurulan atabeyliğin, Cengiz istilâsından sonra İlhanlıların ve bir süre de Altın Orda’nın, 14. yüz yılda Karakoyunlular ve ardından Akkoyunluların hâkimiyetine girmiştir.
DERBEND & TÜRK KAPISI
I. İsmail ordusu 1500′de Cabanî Meydan Muharebesinde Şirvanşah Ferruh Yasar’ın ordusunu yenmiş ve Tebriz’e girip bölgede Safevî devletini kurmuş, bölge daha sonra Afşarlar, Zendler ve Kaçarlar tarafından yönetilmiştir. 1804–1813 Rus-İran Savaşının ardından, çok sayıda Hanlık’a bölünmüş haldeki Azerbaycan’da, bu hanlıkların büyük bir kısmı Rus İmparatorluğu hâkimiyetini kabul etmiştir. Türkmençay Antlaşması ile İran, Rusya’nın Revan Hanlığı, Nahçıvan Hanlığı ve Taliş Hanlığının güney bölümü üzerindeki hakimiyetini tanımış, böylece Azerbaycan 1828′de Rus İmparatorluğunun toprağı olmuş, Komünist İhtilâl İmparatorluğu (sözde) yıkınca Kafkasya Kurultayı (1918 – 1920) toplanmış, 28 Mayıs 1918′de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetini kurmuşlardır. Bu devlet Orta Doğu’da ilk cumhuriyettir. Ancak 1920′de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adını alan yeni ve çok daha gaddar Rus emperyalist imparatorluğu tarafından istilâ edilmiştir. Gelmiş geçmiş en gaddar rejim olan Komünizm’in yok olması, dayandığı SSCB’ni de yok edince, 20 Ocak 1990 Kara Ocak günü son komünist + Rus vahşetini yaşayan Azerbaycan, 30 Ağustos 1991′de bağımsızlığını yeniden ilân etme kararı almıştır.
Ermenistan Sovyet Cumhuriyetinin Azerbaycan Sovyet Cumhuriyetine bağlı Dağlık Karabağ’da hak iddia etmesi, 32 Ekim günü de bu Özerk bölgenin Azerbaycan’dan bağımsızlık ilânı, etnik çatışmalara yol açtı ve bu karmaşa üzerine 18 Ekim 1991’de Azerbaycan bağımsızlığını ilân etti. Bu dönemde iktidarda olan Azerbaycan Komünist Parti Genel Sekreteri Ayaz Mutallibov, bağımsız cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı oldu, ancak Mart 1992’de Dağlık Karabağ’daki Hocalı Katliamından sonra istifaya zorlandı. Şuşa ve Laçin şehirlerinin Ermeni ordusu tarafından işgalinden sonra 7 Haziran 1992’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Azerbaycan Halk Cephesinin lideri Ebulfez Elçibey (Resimde Başbuğ Türkeş’le) kazandı. Kelbecer rayonu işgal edildi, Haziran 1993’te Gence’de Süret Hüseynov liderliğinde silâhlı isyan çıktı ve Elçibey yardım için Haydar Aliyev’i Nahçıvan’dan Bakü’ye davet etti. Fakat Haydar Aliyev’in Bakü’ye gelince Süret Hüseynov’u desteklemesi ve göstericilerin Bakü’ye yürümesi üzerine, halktan umduğu desteği alamayan Elçibey, doğum yeri olan Nahçivan’ın Keleki köyüne döndü, Cumhurbaşkanlığı yetkilerini Haydar Aliyev’e devretti. Ülkedeki siyasi istikrarsızlıktan yararlanan Ermeni silâhlı kuvvetleri Azerbaycan’ın Ağdam, Cebrayıl, Füzulî, Kubadlı, Zengilan rayonlarını da işgal etti. Ağustos 1993’te referandum ile Elçibey’in görevi resmen geri alındı ve Ekim ayındaki seçimlerde Haydar Aliyev % 99 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Ermenistan-Azerbaycan savaşı 1994′te Rusya’nın dayattığı ateşkesle sona erdi.
Bir Kere Kalkan Bayrak, 
Bir Daha Yere İnmez,
Vatan bölümmez
Daha sonra Haydar Aliyev Süret Hüseynov’dan desteğini çekti ve vatana ihanetten yargılanan Hüseynov müebbet hapse mahkûm oldu (10 yıl hapis yattıktan sonra İlham Aliyev tarafından 2005’te affedilmiştir).
Bugüne kadar Kafkaslarda Türkçülük hareketlerinin merkezi hep Bakü olmuştur. Bu düşüncenin önde gelenleri Hüseynzade Ali Turan, Ahmet Ağaoğlu, Alimerdan Topçubaşov, Ebulfeyz Elçibey idi.
Azerbaycan Cumhuriyeti üniter devlettir. Rayon adı verilen, il ve ilçelere karşılık gelen idarî bölgelere ayrılmıştır. Bir Özerk Cumhuriyet (Nahçıvan), 66 rayon, 13 şehir rayonu, 70 şehir (11 büyükşehir) mevcuttur.
Nüfusun % 91.2’si Türk, % 2.2’si Lezgin, % 1.8’i Rus, % 0.2’si Hırvat, % 3.8 diğer soylardandır; % 1,5 de Ermeni vardır ki bunların tamamı Ermenistan işgalindeki Dağlık Karabağ’da yaşamaktadırlar. Nüfus büyüme oranı % 0,89′dur ve diğerleri azalırken sadece Türk nüfusu artmaktadır. Çok genç bir nüfus söz konusudur; % 60’a yakın kısmı 30 yaşın altındadır ve % 54’ü şehirlerde, % 46’sı köylerde yaşamaktadır. Şehirleşme hızı son dönemlerde oldukça yavaş seyretmekte olup, kentler fazla hızlı olmasa bile göç almakta, ancak kırsal kesimde nüfus artışı daha yüksek olduğu için denge sürmektedir.
De jure (Hukuken) Azerbaycan toprağı sayılan Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen de facto (uygulamada) Dağlık Karabağ (Ermeni) Cumhuriyeti tarafından yönetilmektedir. Yaklaşık 800.000 Azerbaycanlı bölgeden göç ettirilmiştir, Dağlık Karabağ’da artık hemen hemen hiç Azerbaycanlı yaşayamamaktadır. Oysa 4.388 km² olan bu toprakta 1989 nüfus sayımı 145.403 kişi Ermeni + 40.316 kişi Türk + 2050 kişi diğer milletler olarak 187.769 kişi yaşamaktaydı.
Azerbaycan Cumhuriyeti lâik bir devlet olup halkın % 96’sı Müslüman (çoğunluğu Şiî Caferî), %3-4′ü Hristiyandır (çoğunluğu Rus Ortodoks Kilisesi, Gürcü Ortodoks Kilisesi ve Malakan). Çok küçük bir bölümü ise Yahudi’dir.
Azerbaycan, verimli tarım arazileri ve doğal gaz, petrol ve demir cevheri bakımından zengin kaynaklara sahip bulunmaktadır. Ham petrol üretimi 2006′da günlük 600,000 varile ulaşmıştır. Ayrıca, petrokimya, yiyecek, giyim gibi hafif sanayi de vardır.
Doğal gaz üretimi 1991′de 11 milyar m³ tür. Toplam doğal gaz rezervi 2 trilyon m³, petrol rezervlerin de 8 milyar varil olduğu savunulmaktadır. 18 Eylül 2002 tarihinde temeli atılan ve Temmuz 2006 tarihinde hizmete açılan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC) Azerbaycan petrolünü Gürcistan üzerinden Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına taşımaktadır. BTC Hazar denizinin Azerbaycan tarafındaki Çırak-Güneşli petrol sahalarında bulunan petrolün en ekonomik şekilde batı pazarlarına ulaşmasını sağlamaktadır.
Azerbaycan’da eğitimin, Türkiye dahil diğer bütün Türk devlet ve topluluklarına göre çok ileri düzeydir. 2008 verilerine göre okul sayısı 5.000′e, öğrenci sayısı 1.600.000′e ulaşmıştır; 6.500 kültür tesisi, 4.605 kütüphane, 125 müze, 125 müzik okulu, 43 halk tiyatro salonu, 3.680 kültür evi bulunmaktadır. Okuma yazma oranı %99,5′tur. Özel ve devlet olmak üzere toplam 49 üniversitesi mevcuttur.
“AZERBAYCANIN BAĞIMSIZLIK GÜNÜ (18 EKİM 1991) KUTLU OLSUN!”
ULUSAL HABER & ULUSAL AJANS

8 Ekim 2016 Cumartesi

ÇÖZÜM: Ateşin Üstüne Körükle Gitmek; Pusudaki Düşmanı Tahrik ve Kadim Dostları İfrit Etmek, Lozanı Sorgulamak Değil; Birlik, Beraberlik, Hakkaniyet-Adalet, Huzur-Güvenlik ve Barış Elçisi Olmak Gerek!..

ERDOĞAN'IN "MUSUL SÜNNİLERİNDİR!" İFADESİ IRAK'TA TÜRKMENLER DÂHİL HERKESİ İFRİT ETMİŞ DURUMDA!
Erdoğan'ın Irak hakkında "Musul’un sadece Sünnilerin olduğuna dair buyurgan çıkışı Bağdat’ta siyasileri ifrit etmiş. Tam anlamıyla ifrit"
Gazeteci-yazar (*) Fehim Taştekin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 2012 yılında yaptığı "En kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emeviye Camii'de namazımızı da kılacağız" açıklamasını hatırlatarak "Şam’da Emeviye Camii’nde namaz kazaya kaldığı gibi Musul’daki Ulu Camii de sanıldığı gibi yakın olmayabilir" dedi. Taştekin, "Erdoğan’ın Musul’un sadece Sünnilerin olduğuna dair buyurgan çıkışı Bağdat’ta siyasileri ifrit etmiş. Tam anlamıyla ifrit" ifadesini kullandı. Erdoğan, "Musul Musulluların, Telafer Telaferlilerindir. Hiç kimsenin buralara gelip girmeye hakkı yok. Musul'un DAEŞ'ten kurtarılmasından sonra da burada sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır" demişti.
Fehim Taştekin'in "Dicle’dir kalkanın adı paşam! Ama bu Musul o Musul değildir!" başlığıyla yayımlanan (7 Ekim 2016) yazısı şöyle: Şam’da Emeviye Camii’nde namaz kazaya kaldığı gibi Musul’daki Ulu Camii de sanıldığı gibi yakın olmayabilir. Bu coğrafyada bir nefeslik mesafe bazen bin fersahlık mesafedir. Strateji dediğin bazen gayyadır. Bir sarkmaya gör, gerisi kâbustur.
 “Musul’u DAİŞ’ten kurtaracağız, Irak hükümeti istemiyor, adamlara da yaranılmıyor yahu! Ne yani Amerikalılar ta 10 bin km öteden Irak’a geliyor da biz girmeyecek miyiz? Hem Musul bizimdi.” Yeni Osmanlı’nın tarz-ı siyaseti sınır ötesinde böyle tecelli ediyor. İçerdeki hoyratlıktan bir zırnık geri değil. Irak Meclisi niye “Türkiye işgal gücü” dedi, neden “Askerlerini Başika’dan çek” diye ihtar çekti.
BAĞDAT'TA 
TÜRK-IRAK DOSTLARI
Aklınızı ‘yüce’ Türk basınına emaret ettiyseniz “Hain Arap” klişesiyle zihinsel konforunuzu sürdürmeye devam edebilirsiniz.
Bağdat’ta Türkiye-Irak dostluğu için çalışmaktan bitap düşmüş bir dostuma sordum, “Neler oluyor” diye. “Erdoğan’ın Rotana TV’ye verdiği demeci gördün mü” deyip ekledi: “Siyasi çevrelerde Erdoğan’a tepki büyük.”
Erdoğan’ın Musul’un sadece Sünnilerin olduğuna dair buyurgan çıkışı Bağdat’ta siyasileri ifrit etmiş. Tam anlamıyla İFRİT! Yazıldığı gibi. Uzun uzadıya anlattı kulislerdeki tartışmaları.
Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında Rotana’ya verdiği röportaj Türkiye’yi katıksız mezhepçi ve Suudi yedeğinde bir ülke hizasına çekiyor. Orası dipsiz bir kuyu, bir o kadar da meşum, tabi ki muzır! Röportajın video kaydında Arapça çeviri Erdoğan’ın sesini bastırdığı için bire bir ifadeleri dinleme imkânımız yok. Elimizdeki metin konuşmanın Arapça ve İngilizce çevirisi. Ama Iraklı başka bir dostumun aracılığıyla mütercim Erdoğan’ın sözlerini teyit etti. Peki, ne dedi Erdoğan? Suudi sarayının ünlü kalemi Cemal Kaşıkçı’nın “Son olarak Türkiye ve Suudi Arabistan’ın müdahalesi olmadan Musul’un kurtarılabileceğini düşünüyor musunuz” sorusuna yanıt olarak Erdoğan şunu dedi:
“Burada şunu açıklığa kavuşturmak istiyorum; Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Batılı koalisyon mezhebi bir hakimiyetine izin vermeyecek. Hedef Musul’un DAİŞ’ten kurtarılmasıysa bunu başarmak için işbirliği yapmalıyız. Fakat sorun şu: Ondan sonra şehirde kim kalacak? Elbette, Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtler. Haşd el Şaab’ın Musul’a girmesine izin verilmemeli. Özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan onların girmesini önlemek için işbirliği yapmalı. Biz Başika’da kamp kurduğumuzda ve bizim güçlerimiz peşmergeyi eğitirken Bağdat’taki merkezi hükümet Türkiye’den rahatsız değildi. Ve desteğimizi talep eden kardeşlerimizi yüzüstü bırakmayacağız. DAİŞ’ten sonra Musul’un bir diğer terörist grubun eline düşmesine izin vermeyeceğiz. Öyle sanıyorum ki Musul konusunda İran da ihtiyatlı olacaktır çünkü Musul, Musul halkınındır ve Tel Afer, Tel Afer halkınındır. Haliyle başka kimse bu bölgelere girmemelidir.”
Bu mezhepçi tasavvur Musul’un bağrında Sünni’den gayri ne varsa hepsini kızdırmak için fazlasıyla kâfi. Şii Araplar, hem Şii hem Sünni Türkmenler, Şii Kürtler, Şebekler, Kakailer, Ezidiler, Asuri/Süryaniler bundan ziyadesiyle rahatsız. 
ABD’de 11 Eylül saldırılarına karışan kamikazeleri finanse eden Suudilere dava açılmasına izin verilmesi konusunda Erdoğan’ın Suudi Arabistan için uluslararası platformda girişimlerde bulunduklarını söylerken esasen El Kaide’yi enselemiş olmasına girmiyorum. “Neden Suudi güçlerinin Suriye’nin kuzeyinde sizinle birlikte savaşmasına karşılık Türk güçleri, Suudi Arabistan’la birlikte Yemen’de savaşmasın? Böyle bir senaryo mümkün mü” sorusu üzerine Erdoğan’ın verdiği “Elbette, Suudi Arabistan’la yoğun iletişim içindeyiz ve ortak değerlendirmeler yapıyoruz” yanıta da değinmiyorum. İkisi de kallavi yazıları hak ediyor lakin şimdi konumuz Irak.
Türkmenler soruyor: Irak’tan birkaç kişiyle konuştum. Evvela Türkiye’nin bir süredir Kürtlerle birlikte hareket etmelerini salık verdiği Türkmenler şunları soruyor?
– Kürdistan yönetimi Kerkük’e 600 bin Kürt yerleştirip nüfus yapısını değiştirirken Türkiye niye sessiz kaldı?
– DAİŞ, Musul ve Tel Afer’den Şii Türkmenleri sürerken Türkiye niye hiçbir şey yapmadı?
– Türkiye Başika’da 3 bin kişi eğittiğini söylüyor, niye şimdiye kadar bu gücü savaşa sokmadı, neyi bekledi?
– Türkiye neden sürekli sadece Sünnilerden bahsediyor?
– Irak ordusu, polisi ve Haşd el Şaabi içinde en az 12 bin Şii Türkmen var. Bunlar IŞİD’e karşı savaşıyor. Madem Türkiye DAİŞ’i bitirmek istiyordu şimdiye kadar neden Türkmen güçlere yardım etmedi?
– İran’dan şikâyet ediyor ama İran daha ilk günden itibaren devreye girdi, Türkiye neden girmedi?
Başka sorular da var ama kalemin nezaketi ‘yeterli’ diyor.
Bu tartışmaların arka fonunda Türkiye’nin Suriye ve Irak sahnesinde vekil örgütlerle güttüğü hesaplarla ilgili kaygılar var. Bir de hassasiyetleri kaşıyan Yeni Osmanlı esintileri…
Tarihte kalmış hesaplar sizi ne Bağdat’ın efendisi yapar ne Musul’un sahibi. Şam’da Emeviye Camii’nde namaz kazaya kaldığı gibi Musul’daki Ulu Camii de sanıldığı gibi yakın olmayabilir. Bu coğrafyada bir nefeslik mesafe bazen bin fersahlık mesafedir. Strateji dediğin bazen gayyadır. Bir sarkmaya gör, gerisi kâbustur. Mesele Musul olunca orada aktör çoğalıyor. Türkiye gibi tarihsel bagajı kalabalık bir aktör devreye girince de bin bir hassasiyet her şeyin üstüne çıkıyor, önünüzde Dicle duvar oluyor. Lozan’ı tartışmaya açmak, Sykes-Picot’u sorgulamak açıkçası Ortadoğu’nun kanlı sokaklarında bu saatten sonra kimsenin umurunda değil. Sonuçta insanların boğazı IŞİD’in elinde. Ve bundan dolayı suçlanan ülkelerin başında pek ‘muhterem Suudi kralı’ ile onun NATO üyesi ‘pek demokrat’ sözcüsü geliyor. Musul, yeni Türkiye’nin Kürt nüfusunu artırmamak için satılmış bir davadır. Zat-i alileri Musul defterini açarken Iraklıların şunu sormadığını mı zannediyor: “Türkiye Musul’u petrolden 25 yıl boyunca yüzde 10 pay alma karşılığında satmadı mı?”
1926 Ankara Anlaşması ile Musul’dan vazgeçildi. 1934’ten başlamak üzere Musul’da çıkartılan petrolün yüzde 10’una tekabül eden para 1951’e kadar Türkiye’ye ödendi. Sadece bir yıl aksadı, o da sonra telafi edildi. Ne hikmetse 25 yıl dolduktan sonra da bütçe gelirlerinde Musul kalemi 1955’e kadar yer aldı. Bir ara tekrar bütçe kalemi olarak gösterildi. Eksik kalan 100 milyon alacak pazarlık konusu yapıldı, indirim istendi vs. Bu alacak 1986’da Saddam Hüseyin’in ricası ile dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından silindi. (Bu konuda Ayşe Hür’ün yazılarında detay çok.) Bu saatten sonra Musul hesabı yeni bir format kaldırmaz. Ancak şu var ki Türkiye’nin Fırat Kalkanı’ndan sonra Irak’a da girebileceğine dair Iraklılar arasında kuşkular biraz ciddiyet kazanmışa benziyor.
Ankara’nın Musul’la ilgili niyetleri IŞİD’i yenilgiye uğratmaktan ziyade kentin geleceğinin nasıl şekilleneceği ile ilgili. Sünni aileler üzerinden nüfuz siyaseti güden hükümetin tuttuğu adamlar bir hesap hatası yüzünden IŞİD’in gelişiyle kaybetti. Hâlbuki AKP iktidarı için IŞİD, 2014’te Nuri el Maliki’yi devirip Sünniler için bir federasyon armağan edecek isyan sürecinde sadece öfkeli çocuklardı. O dönem Dışişleri koltuğunu işgal eden ‘nevzuhur Enver Paşa’ya göre bu çocuklar mazur görülmeliydi! O yüzden IŞİD’in Musul Başkonsolosluğu’na dokunmayacaklarından emindiler. Uyarılara rağmen konsolosluğun boşatılmaması belki bir hesap hatası. Barzani yönetiminin IŞİD’in Şengal’den geçip YPG’yi Rojava’nın güneydoğusundan vuracağını umarak Ezidileri celladıyla baş başa bırakırken yaptığı hesap hatası gibi. Ya da IŞİD’e karşı koalisyona katılmama gerekçesi olsun diye diplomatik kadro ve aileleri bile bile IŞİD’in rehinesi yapıldı. Yakında ‘kandırılmışlar’ iktidarından bu mevzuya dair de itiraflar gelir, umulur ki hakikat gün ışığına merhaba der! Bu rehine meselesiyle ilgili Irak’ta kiminle konuştuysam hepsi bunu Türkiye’nin IŞİD’le işbirliği çerçevesinde okuyor.
Haşd el Şaabi Musul’a girmesin!...
Şu “Haşd el Şaabi Musul’a girmesin” şartına ve çözüm olarak Başika’da eğitilen eski Vali Esil Nüceyfi’nin Haşd el Vatani birliğine de azcık değinelim. Düşünün ki Irak nüfusunun yüzde 65’ini Şiiler oluşturuyor ve siz ikide bir “Musul’a Şiiler girmesin” diyorsunuz. Bir kere Haşd el Şaabi’nin tamamen Şiilerden oluştuğunu nereden çıkartıyorsunuz? İçinde Sünniler de var, Hıristiyanlar da… Ayrıca Musul’da savaşacak olan Haşd üyeleri ağırlıklı olarak zaten Musullu. Kendi evi için savaşan Türkmen’e sırf Şii olduğu için hayır mı diyeceksin? Ayrıca bunu deme hakkını size kim veriyor? Biraz destur yahu! Nüfusun çoğunluğu Şii olan bir ülkenin ordusu da kaçınılmaz olarak Şii karakteri güçlü bir ordu olacaktır. İkincisi Haşd el Şaabi dediğiniz milis bir güç olarak ortaya çıksa da kanunen başbakanlığa bağlı bir güç artık. Irak Amerikan işgaliyle dizlerinin üzerine çökertildi diye efendilik taslama ve tepeleme hakkını size kim veriyor?
Olası operasyonuna Dicle Kalkanı adını vermeden önce şöyle Dicle kıyılarında bir dolaşın, sizi tuzağa çeken birkaç mezheptaş ya da meşreptaşlarınızın dışında kalanlara da bir kulak verin. Eminim bu deneyim size boy aynası gibi gelecektir. Haşd el Vatani ise Türkiye’nin elinde bir müdahale aracı olduğu sürece yerel unsurlar ve merkezi hükümet tarafından oyunda istenmeyen bir güç olarak kalacaktır. Türkiye’nin askeri bir müdahalesi söz konusu olursa yerel unsur olarak işlev görebilir. Bugünlerde abartma sanatında tarih yazıldığı için Haşd el Vatani de köpürtüldükçe köpürtülüyor. Ama köpük köpüktür fazlası değil.
Musul neden kurtarılamıyor? Nasipse başka yazılara…
(*) İKTİBAS VE KAYNAK:
http://www.abcgazetesi.com/erdoganin-musul-sunnilerindir-ifadesi-irakta-turkmenler-dahil-herkesi-ifrit-etmis-dur-30244h.htm

6 Ekim 2016 Perşembe

YENİ BİR KRİZ DAHA!.. "Irak, Türkiye ile yaşanan Başika krizi nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırdı. İki ülke arasında gerilim artıyor, tansiyon yüksek"

SON DAKİKA…
IRAK BM’YE ACİL TOPLANTI ÇAĞRISI YAPTI
Irak, Türkiye ile yaşanan Başika krizi nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırdı. 
(06 Ekim 2016 – 12.18)
Irak Dışişleri Bakanlığı BM Güvenlik Konseyi’nden, "sorumluluk üstlenmesini” ve “uluslar arası desteği yoğunlaştırmasını" istedi. Irak Başbakanı Haydar el Abadi, dün devlet televizyonunda yayınlanan açıklamasında, "Türk tarafına Irak’ın meselelerine karışmamaları yönünde birden fazla uyarı yaptık. Korkarım ki Türk macerası, bölgesel bir savaşa dönüşebilir" tehdidinde bulunmuştu.
NUMAN KURTULMUŞ: IRAK HÜKÜMETİNİN AÇIKLAMALARINI REDDEDİYORUZ
[ABD, Başika’da askeri kamp kuruyor. Musul yakınlarında bulunan ve Türkiye ile Irak Merkezi Hükümeti arasında sorun haline gelen “Başika’daki Türk Askerleri” ile ilgili tartışmalar sürerken; ABD ordusunun Musul operasyonunda kullanılmak üzere Başika’da kamp kurduğu açıklandı.] Dün (05 Ekim 2016 – Çarşamba) Irak hükümetinin Başika kampı sebebiyle Türkiye'ye yönelik yaptığı açıklamayı değerlendiren Kurtulmuş, açıklamanın kabul edilemez olduğunu söyledi. Kurtulmuş, Irak hükümetini eleştirerek şöyle konuştu: "Türkiye'nin Başika'daki varlığı işgal amacıyla değildir. Irak hükümeti illâ ortaya bir tepki koymaları gerekiyorsa Musul ve Rakka bir günde DAEŞ tarafından işgal edildiğinde neredeydiniz? Türkiye'nin Başika'daki varlığı, oradaki varlığı Musul'un DAEŞ işgalinden kurtulması için oradaki yerel güçlerin isteği üzerinedir. Dolayısıyla Türkiye'nin oradaki varlığı başka ülkeler gibi ta uzaklardan gelip orayı işgal etmek için değildir. Musul halkına yardım etmek için oradadır. DAEŞ'le mücadele için oradadır. Kuzey Irak merkezi hükümetinin talebi üzerine oradadır. Dolayısıyla Irak hükümetinin bu açıklamasını hiçbir şekilde kabul etmeyiz. Türkiye bu açıklamayı şiddetle reddeder. Bu açıklamanın üzerine bir açıklama daha gelirse Irak hükümetine oradaki ABD varlığının ne anlama geldiğini sorarız."
BAŞİKA KRİZİNDE DİKKAT ÇEKEN AYRINTI!..
NE OLMUŞTU?
Irak Temsilciler Meclisi, TSK’nın Suriye ve Irak’taki operasyon yetkisini bir yıl uzatan tezkerenin TBMM’den geçmesinin ardından Türkiye’ye "işgalci" suçlaması yöneltti. Irak Temsilciler Meclisi önceki gün oy çokluğuyla Türk askerinin Irak'ta kalma süresinin uzatılmasını reddetti ve Türkiye ile ilişkilerin gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. Tüm bu gelişmelerin ışığında, Irak’ın Ankara Büyükelçisi Hişam Ali Ekber İbrahim el Alevi dün sabah saatlerinde Dışişleri’ne çağrıldı. Irak da karşı hamle olarak Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi’ni Dışişleri’ne davet etti.
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: TÜRK VARLIĞI IRAK'TA KALMAYA DEVAM EDECEK
Başbakan Yıldırım, "Irak hükümeti ne söylerse söylesin, Türk varlığı orada kalmaya devam edecektir. İleri geri konuşmak Irak'ın haddine değil" dedi. Başbakan Binali Yıldırım, Irak'la Türkiye arasında krize dönen Türk askerinin Başika'daki varlığına ilişkin olarak, " Irak hükümeti ne söylerse söylesin, bölgedeki IŞİD ile mücadele için bölge yapısının zorla değiştirilmemesi için Türk varlığı orada kalmaya devam edecektir" dedi. Yıldırım, "Birçok ülke orada dolaşırken tarihi derinliğiyle bölgede her zaman olmuş Türkiye hakkında böyle ileri geri laflar etmek Irak hükümetinin haddi değildir" ifadesini kullandı. 9. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'nda konuşan Yıldırım'ın açıklamlarından satır başları şöyle:
"BUNUN HİÇBİR ŞEKİLDE İYİ NİYETLE İZAHI YOK"
"Bu operasyonun yaklaştığı bugünlerde Irak hükümetinden anlaşılmaz bir tepki geldiğini görüyoruz. 63 ülkeden askeri unsur var Yeni Zelanda'dan bile var. Şimdi Türkiye ile 350 km'den fazla hududu olan, 30-35 senedir ülkemizin başını ağrıtan pkk terör örgütünün barındığı Irak'ta bugüne kadar hiçbir tedbir alınmazken ve 63 ülkeden burada terörle mücadele adı altında askeri unsurlar bulunurken bunları bir kenara bırakıp Türkiye'nin buradaki varlığına takılması abesle iştigaldir. Bunun hiçbir şekilde iyi niyetle izahı yoktur. "IRAK NE DERSE DESİN, TÜRK ASKERİ ORADA KALACAK" Irak hükümeti ne söylerse söylesin, bölgedeki IŞİD ile mücadele için bölge yapısının zorla değiştirilmemesi için Türk varlığı orada kalmaya devam edecektir. "İLERİ GERİ KONUŞMAK IRAK HÜKÜMETİNİN HADDİNE DEĞİL" Birçok ülke orada dolaşırken tarihi derinliğiyle bölgede her zaman olmuş Türkiye hakkında böyle ileri geri laflar etmek Irak hükümetinin haddi değildir. "TERÖRLE MÜCADELEDE TEMMUZDAN İTİBAREN YENİ BİR SAFHAYA GEÇTİK" Değerli arkadaşlar ülkemiz sınırları içerisinde de bölücü terörle amansız bir mücadelemiz var. Geçtiğimiz temmuz ayından itibaren yeni bir safhaya geçtik. Önce çukur siyasetiyle şehirlerimiz işgal edildi, bölücü terör örgütü büyük tahribatlar yaptı. Çok sayıda insan zarar gördü, şehirler, binalar yıkıldı. Şehit olan güvenlik güçlerimiz oldu ama bütün bunlar geride kaldı. Bu illerde muazzam bir yeniden imar faaliyetine başladık. Yaralar süratle sarılıyor, hayat normale dönüyor. Esnafların gecikmiş borçları tekrar yapılandırıldı, yeniden işletme ihtiyacı olan krediler temin edildi. Bir yıl içerisinde en az 15 bin konut yapılacak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki cazibe merkezlerindeki yatırımları 140 milyar doları bulacak."
***
HABER’LE İLGİLİ ELEŞTİRİ, YORUM VE KATKILARDAN BAZILARI:
Hükümet açıklamasının son cümlesi şöyle: "Bu açıklamanın üzerine bir açıklama daha gelirse Irak hükümetine oradaki ABD varlığının ne anlama geldiğini sorarız." Görüldüğü üzere hükümetimizde bir altı okka (özgüven) zuhur etmiş. Irak'da bulunan ABD varlığının ne anlama geldiğini Irak hükümetine sual edecekmişiz.
O ABD ki, II. Dünya Savaşının galibi, Birleşmiş Milletlerin kurucusu, bizim dünya beşten büyüktür diye kafa tuttuğumuz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi beş üyesinden birisidir.
O ABD ki, dünyanın ilk nükleer gücü, dünyanın sivil halk üzerinden nükleer silah kullanmış tek devletidir.
O ABD ki, 11 Eylül olayından bu yana zincirleme olarak Afganistan, Irak, Somali gibi birçok ülkeyi taş devrine döndürmüş ve hepsinde de taş devrine yaraşır şekilde taş devrine özenti bir biçimde “TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ, BAŞ ÜSTÜNDE BAŞ BIRAKMAMIŞ”  mürtecileri kendine iş ortağı ya da tek rakip bırakmıştır.
O ABD ki, son on yılda ülkemizde çevirdiği türlü entrikalarla, ülkemizin hayli patinaj çekmesine sebep olmuş, halkımızın türlü kafa karışıklıkları içerisinde bir sürü taş devri özentisi cemaat ve fikri akıma kendini kaptırmasına vesile olmuş, AKP gibi bir cenabet yapının ortaya çıkmasına yol vermiştir.
O ABD ki, ülkemizde cumhuriyet tarihi boyunca olan ya da olmayan hemen her işin altında, yanında ya da etrafında yer almış, günümüz siyasetinde, toplumsal olaylarının açıklamasında kendisinden bahsetmeden tek kelime dahi edemeyeceğimiz bir devlet ve güçtür.
O ABD ki, AKP kadrolarının ne olur deliğe süpürmeyin diye RTE için yalvar yakar oldukları güç odaklarını hâkim oldukları bir devlettir.
Dikkatinizi çekerim, süreç Recep Tayyip ERDOĞAN (RTE) açısından tam bir Saddamlaşma sürecidir. Türkiye açısından Iraklaşma durumu söz konusudur. Irak ve Suriye'nin durumları Irak ve Kuveyt arasındaki ilişkiye benzer. Bütün bunları korkmanız için değil, neyle karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz için söylüyorum. On yıllara yayılmış uzun soluklu ambargolar, blokajlar, ekonomik şantajlar yaşanacak. Türkiye elbette Irak kadar kolay lokma değil. Irak bile üç dört lokma da bu hale gelebildi. Ancak, bilmeniz gerek, bu işler kesinlikle imam ve imanla sonuca ulaşmayacak. Göz nuru, alın teri, kan ve gözyaşı akıtmanız gerekecek. Şakası yok yani bu işin. Ekonomik, bilimsel, askeri, siyasi her anlamda top yekün savaşa hazır olun. Birileri Bodrum'da orasını-burasını kızartırken bedel ödeyememiş diğerinin uzman erbaş olarak vatan savunması imkanı yoktur, bunu bilmelisiniz. Vatan asla ve de kat'a profesyonel askerlerle savunulamaz. Her şeyden önce artık ordularınızla savaşmaya bir son verim. Subayınızı, askerinizi sevin, koruyun, itibar edin. Yoksa yarın Amerikan askeri ya da ittifak askerleri karşısında yalnız kalacaksınız.
Oraj POYRAZ & 0raj.p0yraz@neomailbox.net /  oraj.poyraz@openmail.cc /  oraj_poyraz@alpinaasia.com ) L2fSIJNoA0xfSNxA      
***
Oraj'ın Yazısına cevap: Dünyada hiç kimse ve hiç bir şey değişimlere uğramadan kıyamete kadar yaşayamaz. ABD de öyle, çünkü saltanat sahipleri de  ya ölerek ya yaşlanarak ya hastalanarak mutlak çökerler. ABD'den de çöküş çatırtıları gelmeye başladı bile. A.D.Şimşek, 6 Ekim 2016 15:29
***
Sevgili Arkadaşlar; Müthiş bir şekilde savaşa gireceğiz gibi. Plânlı bir şekilde savaşa zorlanıyoruz, oyunlarla tezgâhlarla çekiliyoruz gibi bir durum var. Hoş israil burada oldukça onların vaad edilmiş toprakları bizim sınırlarımız içinde oldukça, kaçınılmaz bir sonuç. Tamamı yok olmadan bunlardan dünyanın kurtuluşu yok. İstesek de istemesek de onlarla savaşacağız. Onlarda bunun için bütün güçleri ile bahane üretip zemin hazırlayacaklar. Yıllardır hazırladılar. Yıllardır onların hedeflerine bilerek veya bilmeden çalışır ve hizmet eder durumdayız. Osmanlı ya yaptıkları gibi bizi daha da parçalamak yok etme peşindeler. Şimdi daha güçlenmiş bir halde orta doğuyu ateşe verecekler.
Bence amerika halkına delimisin siyonizmin köpeği oldunuz gerçeğinin söylenmesi ve halkının uyandırılması çalışmaları ile  hiç fazla bulaşmadan doğrudan israilin üzerine hep birlikte müslümanlar çullanırsa, amerika halkı da bunların yöneticilerinden kurtulma zamanı amerikayı kurtarma zamanı diyerek, dünyanın kanını içen ve ikizleri uçuran amerikayı kontrol eden yahudi ailelerden ve kendilerini yıllardır yöneten yahudilerden hesap sorar. Onlar da kendini kurtarır. İsrail'in yok edilmesi amerikanın buradan çekilip gitmesidir aynı zamanda. 
Amerikanın da kendisini yahudi sultasından kurtarmasıdır aynı zamanda. Uyduruk bir mehdi, hayali ile diğer müslüman ülkelerden ülkemize savaşmak için gelip yerleşenler var. Bazı tarikatlar bu işin başını çekiyor. Bütün bunların arkasında da yine mossad cia mevcut. Kale içten fethedilir. Irak ve Suriyede aynısı oldu. Irak'da tarikatcılar, amerikaya karşı savaşmadılar. Biz iç birliğimizi asla bozmadan tek yumruk olmalıyız. Bütün müslümanlar da kendi içlerindeki yabancı güçleri atmak için el birliği ile birlikte hareket edip birlikte savaşmalı. Aksi halde hepimizin işi zor. Irak, Suriye, İran, ve diğer bütün müslüman ülkeler, gerçek düşmanları kim iyi tanımalı ve bilmeli. Kendilerini oyalayan uyutan işbirlikçi yöneticilerinden tarikatlardan cemaatlerden kurtulmalı.
Aksi halde tek tek hepsini israil marizleyecek. Allah Yüce Türk Milletine yardım etsin, Dede Korkut destanlarında söz edilen Basat gibi bir kahramanlar çıkarıp Tepegöz denilen devin yıkılması gibi, çağımızın dolar gözü olan siyonizmi yıkmamızı yine Yüce Türk Milletine nasip etsin. Amin. 
Dolargöz siyonizm ve yahudinatomerika yıkıldığı zaman, Fırat ve Dicle arasında sözü geçen altından dağın ortaya çıkması, bütün dünya zenginliklerini ve altınlarını elinde tutan yahudi ailelerden bunların alınması dünya insanlığı hizmetine sunulması anlamını da taşıyor olabilir benim düşünceme göre. Gönderilen bu e-posta için gönderici asla sorumlu olamaz. Gösterilen kaynaklar dahi sahibini sorumlu yapmaz. Bu e-posta size uygun gelmiyorsa silinmesi gerekir. Sevgi ve Muhabbetlerimle
Metin ÖZTÜRK
Elektronik Yüksek Mühendisi // GSM: 0542 225 6161 & 0534 294 6161
[UNITED-TURKS]" <UNITED-TURKS@yahoogroups.com> wrote: [Attachment(s) from Oraj Poyraz at Openmail included below]

1 Ekim 2016 Cumartesi

"LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI", (ZAFER Mİ? HEZİMET Mİ?) İşte Tam ve Orijinal Metin. EĞER Elinizde "Bir Başkası, Gizlisi - Saklısı, Özeli-Gizemi; Her ne varsa "KORKMAYIN / ÇEKİNMEYİN" Buyurun AÇIKLAYIN

LOZAN SULH MUAHEDENAMESI
Bir taraftan,
Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya , Japonya , Yunanistan , Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti,
Ve diğer taraftan, Türkiye,
1914 senesinden beri şarkın sükûnunu ihlâl eden hali harbe kat'î surette hatime vermek arzu-yi mütekabil ile mütehassis olarak,
Ve kendi milletlerinin müşterek refah ve saadeti için elzem olan dostane ve ticarî münasebatı beyinlerinde yeniden tesis etmek emelinde bulunarak,
Ve bu münasebatın Devletlerin istiklâl ve hâkimiyetine hürmet esasına müstenit olması vücubunu mülâhaza ederek, bu hususta bir Muahede aktine karar vermişler ve murahhas olarak:
Haşmetlû Büyük Britanya ve İrlanda Kraliyeti Müttehidesi, Mavera-yı ebhar Britanya arazisi Kıralı ve Hindistan İmparatoru Hazretleri:
Istanbulda Fevkalâde Komiser Asaletlû Sir Horace Geoge Montagu
Rumbold,Baronet, G. O. M. G.,
Fransa Cumhuriyeti:
Fransa Sefiri Kebiri, Cumhuriyetin şarkta Fevkalâde Komiseri, Lejyon Donör nişanı millîsinin Grandofisiye rütbesini haiz Ferik General Müsyü Maurice Pellé;
Haşmetlû İtalya Kıralı Hazretleri:
Ayandan İtalya Sefiri Kebiri, İstanbulda Fevkalâde Komiser, Senmoris ve Lazar ve Kuron Ditali nişanlarının Grankruva rütbesini haiz Asaletlû Marki Camille Garroni :
Atina Fevkalâde Murahhas ve Orta Elçisi, Senmoris ve Lazar nişanlarının Komandör ve Kuron Ditali nişanının Grandofisiye rütbesini haiz Müsyü Jules César Montagna ;
Haşmetlû Japonya imparatoru Hazretleri:
Soleylövan nişanının birinci rütbesini haiz Roma Fevkalâde Sefiri Kebir ve Murahhası Müsyü Kentaro Otchiai Jusammi;
Haşmetlû Yunanlılar Kıralı Hazretleri:
Esbak Heyeti Nüzzar Reisi, Sovör nişanının Grankruva rütbesini haiz Müsyü Eleftherios K. Venizelos,
Londra Orta Elçisi, Sovör nişanının Komandör rütbesini haiz Müsyü Démtère Caclamanos,
Haşmetlû Romanya Kiralı Hazretleri:
Orta Elçi Müsyü Costantin I. Diamandy,
Orta Elçi Müsyü Costantin Contzesco;
Haşmetlû Sırplar—Hırvatlar—Slovenler Kiralı Hazretleri:
Bernde Fevkalâde Murahhas ve Orta Elçi Müsyü Doktor Miloutine Yovanovitch;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti:
:Umur-u Hariciye Vekili, Edirne Meb'usu İsmet Paşa,
Umur-u Sıhhiye ve Muaveneti içtimaiye Vekili, Sinop Meb'usu Doktor Rıza Nur Bey,
Sabık Vekil, Trabzun Meb'usu Hasan bey;
Hazeratını tayin etmişlerdir. Müşarüileyhin usulüne muvafık ve muteber görülen salâhiyetnamelerini ibrazdan sonra atideki mevaddı kararlaştırmışlardır.
KISIM I
Siyasî Ahkâm

MADDE 1 — İşbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren bir taraftan Britanya İmparatorluğu, Fransa, italya, Japonya, Yunanistan, Komanya, Sırp—Hırvat—Sloven Devleti ve diğer taraftan Türkiye arasında ve kezalik Tarafeyn tebaaları beyninde hali sulh sureti kafiyede tekrar teessüs edecektir. Tarafeyn arasında münasebatı resmiye vücut bulacak ve Tarafeynin arazileri dahilinde siyasî ve şehbenderî memurin, vaki olacak itilâfatı hususiyeye halel gelmeksizin, hukuk-u düvel esas-ü umumiyesiyle tayin edilmiş olan muameleye mazhar olacaklardır.
FASIL I
1 . Araziye Mütaallik Ahkâm
MADDE 2 — Bahrisiyahtan Adalar denizine kadar Türkiye'nin hududu berveçhi zir tesbit edilmiştir. (Merbut bir numaralı Haritaya müracaat ) :
Evvelâ — Bulgaristan ile: Rezvaya munsabından Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan'a ait üç hududun Meriç üzerinde kâin nokta-i iltisakına kadar; Bulgaristan'm elyevm tahdit edilmiş olduğu şekilde cenup hududu;
Saniyen — Yunanistan il: Oradan Arda ve Meriç nehirlerinin birleştiği noktaya kadar: Meriç mecrası;
Oradan Arda membaına doğru bu nehir üzerinde ve Çörek köyün hemen civarında olmak üzre arazi üzerinde tayin edilecek bir noktaya kadar: Arda mecrası;
Oradan cenub-u şarkî istikametinde Bosna köyün bir kilometre munsap cihetinde Meriç üzerinde kâin bir noktaya kadar; Bosna köyünü Türkiye'de bırakan hisselunacak derecede müstakim bir hat. Çörek köyü, beşinci maddede zikredilen komisyon tarafından ahalisi eckseriyet itibariyle Türk veya Rum olarak tanılacağına göre Türkiye'ye veya Yunanistan'a verilecektir.
11 teşrinievel 1922 tarihinden sonra bu köye hicret eden ahali bu hususta hesaba alınmayacaktır.
Oradan Adalardenizine kadar Meriç mecrası.
MADDE 3 — Bahrisefitten İran hududuna kadar Türkiye'nin hududu berveçhi zir tesbit edilmiştir :
Evvelâ — Suriye ile: 20 teşrinevvel 1921 tarihinde aktolunan Fransa — Türkiye îtüâfnamesinin 8 inci maddesinde musarrah ve muayyen hudut;
Saniyen — Irak ile: Türkiye ile Irak arasındaki hudut dokuz ay zarfında Türkiye ile Büyük Britanya arasında suret-i muslihanede tayin edilecektir.
Tayin olunan müddet zarfında iki Hükümet arasında itilâf husule gelemediği takdirde, ihtilâf Cemiyeti Akvam Meclisine ârzolunacaktır.
Hatt-ı hudut hakkında ittihaz olunacak karara intizaren Türkiye ve Britanya Hükümetleri mukadderatı kafiyesi bu karara muallâk olan arazinin halii hazırında her hangi bir tebeddül ikaına bais olacak mahiyette hiç bir hareket-i askeriye veya sairede bulunmamağı mütekabilen taahhüt ederler.
MADDE 4 — İşbu Muahedenamede zikredilen hudutlar işbu Muahedenameye merbut 1/1000000 mikyasındaki haritalar üzerinde tersim edilmiştir. Muahedename metni ile haritalar arasında ihtilâf vukuunda muahedename metni muteber olacaktır.
MADDE 5 — ikinci maddenin fıkra-i saniyesinde muharrer hududu arazi üzerinde çizmeğe bir tahtit-i hudut Komisyonu memur edilecektir. Bu Komisyon her Devlet için birer murahhas olmak üzre Yunanistan ve Türkiye murahhaslarından mezkûr Hükümetlerce bir Devlet-i salise tebaası meyanından müntahap bir reisten terekküp edecektir.
Mezkûr Komisyon idarî hudutları ve mahallî menafi-i iktısadiyeyi mümkün olduğu kadar nazarı dikkate alarak işbu Muahedenamedeki tarifatı en yakından takip etmeğe her hal ve kârda cehd-ü gayret edecektir.
Komisyonun mukarreratı ekseriye-i âra ile ittihaz edilecek ve mukarrerat-ı mezkûre alâkadar Taraflar için mecburiy-ül ifa olacaktır. Komisyonun masarifi alâkadar Taraflar canibinden mütesaviyen deruhde edilecektir.
MADDE 6 — Bir nehir veya ırmağın sahillerile tayin olunmayıp ta mecralarile tayin edilen hududa gelince işbu Muahedename'de tarifatında istimal edilen (Cours) mecra ve ( Chenal ) kanal tabirleri bir taraftan seyr-ü sefere gayri müsait olan nehirlerde su mecrasının veyahut başlıca kolunun, diğer taraftan seyr-ü sefere müsait olan nehirlerde başlıca seyrü sefer kanalının mutavassıt hattı mânâsını ifade eder. Maahaza hatt-ı hududun muhtemel olan tebeddülatında hatt-ı mezkûrun bu suretle tayin edilen mecra veya kanalı mı takip edeceğini veyahut mezkûr mecra veya kanalın işbu Muahedename mevki-i mer'iyete vaz'edildiği ande haiz bulunduğu vaziyette mi suret-i kat'iyede tayin edileceğini tasrih etmek tahtit-i hudut Komisyonuna âit olacaktır.
İşbu Muahedede hilâfına bir hükûm olmadıkça, hudud-u bahriye, sahilden üç milden dun mesafede kâin ada ve adacıkları ihtiva eder .
MADDE 7 — Alâkadar Devletler tahtit Komisyonuna vazifeleri için lâzımgelen her türlü vesaiki , bilhassa hudud-u hazıra ve sabıkanın tahdidine müteallik zabıtnamelerin suret-i musaddakalarını, mevcut büyük mikyastaki bütün haritaları, mesahaya müteallik malûmatı, tertip ve tanzim edilip neşredilmemiş mesaha haritalarını ve hudut boyundaki nehirlerin yatak tebdil etmesi hakkındaki malûmatı ita etmeği taalıhüt ederler. Türk memurini nezdinde bulunan haritalar, mesahaye müteallik malûmat ve hatta neşredilmemiş haritalar işbu Muahedenin mevki-i icraya vaz'ı anından itibaren müddet-i kasire-i mümküne zarfında Komisyon reisine dersaadette teslim edilecektir.
Bundan maada alâkadar Devletler, Komisyona bütün vesaikin bilhassa plânlar ve kadastroların ve tapu defterlerinin tevdii ve mezkûr Komisyonun talebi üzerine emlâk ve araziye ve iktisadî cereyanlara dair bilcümle malûmatın ve izahat-ı lâzime-i sairenin itası zımnında memurin-i mahalliyeye talimat vereceklerini taahihüt ederler.
MADDE 8 — Alâkadar Devletler, tahtit-i hudut komisyonuna vazifesinin ifası için lâzım olan münakalât, mesken, amele ve malzemeye (direkler, hudut alâmetleri) müteallik muaveneti gerek doğrudan doğruya ve gerekse memurin-i mahalliye vasıtasiyle ifa eylemeği taahhüt ederler,
Bilhassa Türkiye Hükümeti, icab-ı takdirinde, vazifesinin ifasından tahtit-i hudut Komisyonuna muavenet etmeğe salih memurin-i fenniye ila etmeği taahhüt eylerler.
MADDE 9 — Alâkadar Devletler, Komisyon tarafından vaz' edilmiş olan nirengi noktalarını, işaretlerini ve direk veya hudut işaretlerini hüsn-ü muhafaza etmeği taahhüt eylerler.
MADDE 10 — Hudut alâmetleri birbirinden gözle görülebilecek mesafelere vaz'olunacaklardır. Bunlara numara vaz'edilecek, bulundukları mevkiler ve numaraları bir harita üzerinde işaret edilecektir.
MADDE 11 --- Tahtit-i hududa ait kat'î zabıtnameler ve merbutu haritalarla vesaik üç nüsha-i asliye olarak tanzim olunacaklardır. Bunlardan ikisi hem hudut Devletler Hükümetlerine tevdi edilecek ve üçüncü nüshası da işbu Muahedeye vaz'ı imza eyleyen Devletlere birer suret-i musaddakasını tevdi edecek Fransa Cumhuriyeti Hükümetine irsal kılınacaktır.
MADDE 12 — İmroz ve Bozca adalariyle Tavşan adalarından gayri şarkî Bahrisefit adaları ve bilhassa Limni, Semendirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adaları üzerinde Yunan hakimiyetine dâir 17/30 mayıs 1913 tarihli Londra mııahedenamesinin beşinci ve 1/14 teşrinisani 1913 tarihli Atina Mııahedenamesinin on beşinci maddeleri ahkâmına tebaan 13 şubat 1914 tarihli Londra Konferansında ittihaz edilip 13 şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine tebliğ edilen karar, işbu Muahedenamenin 1talya'nm hakimiyeti altına vaz'edilen ve on beşinci maddede mezkûr olan adalara müteallik ahkâmı mahfuz kalmak şartiyle, teyit edilmiştir. Asya sahilinden üç milden dun mesafede kâin adalar, işbu Muahedede hilâfına sarahat bulunmadıkça, Türkiye hâkimiyeti altında kalacaklardır.
MADDE 13 — Sulhun muhafazasını temin zımnında Yunan Hükümeti Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında atideki tedabire riayet etmeği taahhüt eyler:
Emtia — Mezkûr adalarda hiç bir üss-ü behrî, hiçbir istihkâm tesis ve inşa edilmeyecektir.
Saniyen — Yunan askeri tayyarelerinin ve sair merakibi havaiyesinin Anadolu sahili arazisi üzerinde tayaran etmesi menedilecektir. Mukabeleten Türkiye Hükümeti dahi askerî tayyarelerinin ve sair merakibi havaiyesinin mezkûr adalar üzerinde tayaranını menedecektir.
Salisen — Mezkûr adalarda Yunan kuva-yı askeriyesi, taht-ı silâha alınıp mahallinde talim ve terbiye edilebilecek olan esnan erbabının miktarı mutadına ve bütün Yunan arazisinde mevcut bulunan jandarma ve polis miktan ile mütenasip olacak jandarma ve polis miktarına münhasır kalacaktır.
MADDE 14 — Türkiye hâkimiyeti altında kalan İmroz ve Bozca adaları idare-i mahalliye ile eşhas ve emvalin himayesi hususunda gayri muslim ahali-i mahalliyeye her türlü teminatı bahşeden anâsır-ı mahalliyeden mürekkep bir teşkilât-ı mahsusa-i idariyeye nail olacaktır. Salif-üz zikir adalarda emniyet ve asayiş balâda mezkûr idare-i mahalliye marifetiyle ahali-i rnahaliye meyanından alınan ve idare-i mahalliyenin emri tahtında bulunan bir heyet-i zabıta vasıtasile temin edilecektir.
Rum ve Türk ahalinin mübadelesine dair Yunanistan ile Türkiye arasında aktedilmiş veya aktedilecek ahkâm İmroz ve Bozca adaları ahalisine kabil-i tatbik olmayacaktır.
MADDE 15 — Türkiye zirde tadat olunan adalar üzerindeki bilcümle hukuk ve müstenidatından İtalya lehine feragat eder:
Elyevm Italya'nın taht-ı işgalinde bulunan Astampalya [Astropalia], Rodos [Rhodes], Kalki [Carki], Skarpanto, Kazos [Gasso], Piskopis [Tilos], Misiros [Misyros], Kalimnos [Kalymnos], Leros , Patmos, Lipsos [Lipso], Sombeki [Simi] ve lstanköy [Kos] adaları ile bunların tevabiinden olan adacıklar ve Meis [üastellorizo] adası [2 numaralı haritaya müracaat.]
MADDE 16 — Türkiye işbu Muahedede musarrah hudutlar haricinde kâin bilcümle arazi üzerinde ve bu araziye müteallik ve kezalik işbu Muahede ile üzerlerinde kendi hakk-ı hâkimiyeti tanınmış olan adalardan gayri cezireler üzerinde—ki bu arazi ve cezirelerin mukadderatı alâkadarlar tarafından tayin edilmiş veya edilecektir— her ne mahiyette olursa olsun haiz olduğu bilcümle hukuk ve müstenidatından feragat ettiğini beyan eyler. İşbu Maddenin ahkâmı mücaveret münasebetile Türkiye ile hem hudut memleketler arasında takarrür etmiş veya edecek olan ahkâm-ı hıısusiyeyi ihlâl etmez.
MADDE 17— Türkiyenin Mısır ve Sudan üzerindeki bütün hukuk ve müstenidatından feragatinin hükmü 5 teşrinisani 1914 tarihinnden muteberdir.
MADDE 18— Mısır vergisiyle temin edilen Osmanlı istikrazlarına yani 1855, 1891, 1804 istikrazlarına müteallik bilcümle taahhüdat ve mükellefiyattan Türkiye ibra olunmuştur. İşbu üç istikraz mürettebatı için Mısır tarafından vaki olan tediyat-ı seneviye, elhaletühazihi Mısır Düyun-u Unıumiyesi müktesebatının bir kısmını teşkil etmekte olduğundan, Düyun-u Umumiye-i Osmanyje'ye müteallik sair bilcümle mükellefiyattan Mısır ibra olunmuştur.
MADDE 19 — Mısır Devletinin tanınmasından mütevellit mesail, alâkadar Devletler arasında tayin edilecek şerait dairesinde muahharen takarrür edecek ahkâm ile halledilecek ve Türkiye'den ayrılan araziye müteallik olan Muahedename ahkâmı Mısır Devletine tatbik edilmeyecektir.
MADDE 20 — Türkiye, Britanya Hükümeti tarafından Kibrıs'ın 5 teşrinisani 1914 de ilân olunan ilhakını tanıdığını beyan eder.
MADDE 21 — 5 teşrinisani 1914 tarihinde Kıbrıs adasında mütemekkin olan Türk tebaası kanun-u mahallînin tayin ettiği şerait dairesinde İngiltere tabiiyetini iktisap ve bu yüzden Türk tabiiyetini zayi edeceklerdir. Maahaza işbu Muahedenamenin mevkii mer'iyete vaz'ından itibaren iki senelik bir müddet zarfında Türk tabiiyetini ihtiyar edebileceklerdir; bu takdirde hakk-ı hıyarlarını istimal ettikleri tarihi takip eden on iki ay zarfında Kıbrıs adasını terketmeğe mecbur olacaklardır.
İşbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyet, vaz'ı tarihinde Kıbrıs adasında mütemekkin olup ta kanun-u mahallînin tayin ettiği şerait dairesinde vukubulan müracaat üzerine tarih-i mezkûrda İngiltere tabiiyetini ihraz etmiş veya etmek üzre bulunmuş olan Türk tebaası dahi bundan dolayı Türk tabiiyetini zayi edeceklerdir.
Şurası mukarrerdir ki Kıbrıs Hükümeti, Türkiye Hükümeti'nin muvafakati olmaksızınTürk tabiyetinden başka bir tabiiyet ihraz etmiş olan kimselere İngiltere tabiiyetini teffizden imtina etmek salâhiyetini haiz olacaktır.
MADDE 22 — Türkiye, yirmiyedinci maddenin ahkâm-ı umumiyesine halel gelmemek şartile 18 teşrinievvel 1912 tarihli Lozan Muahedenamesi ve ona müteallik Senedat mucibince her ne mahiyette olursa olsun Trablos-u Garp [Libya] üzerinde haiz olmuş olduğu kâffe-i hukuk ve imtiyazatın ilga-yı kat'îsini tanıdığını beyan eder.
2. Ahkâm-ı Mahsusa
MADDE 23 — Tarafeyn-i Âliyeyn-i âkideyn, Boğazlar'ın usulüne dair bu günkü tarihle münakit Mukavelename-i mahsusta beyan olunduğu veçhile Çanakkale boğazında, Marmara denizinde ve Karadeniz boğazında bahıren ve hukuk-u havaiye ile gerek sulh ve gerek harp zamanlarında serbesti-i mürur ve seyrisefain esasını tasdik ve beyan hususunda müttehittirler. Mezkûr Mukavelename, buradaki Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn nazarında, işbu Muahedenamede münderiç olduğu takdirde haiz olacağı hüküm ve kuvvetin aynini haiz olacaktır.
MADDE 24 — İşbu Muahedenamenin ikinci maddesinde tarif edilen hududun usulüne müteallik ve bugünkü tarihle münakit Mukavelename-i mahsus buradaki Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn nazarında, işbu Muahedenamede münderiç olduğu takdirde haiz bulunacağı hüküm ve kuvvetin aynını haiz olacaktır .
MADDE 25 — Türkiye, kendisiyle yan yana harp etmiş olan Devletler ile diğer Düvel-i âkide beyninde münakit Muahedat-ı sulhiye ve mukavelât-ı munzammenin tamami-i mer'iyetini tanımağı ve eski Almanya imparatorluğu, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan arazisine dair ittihaz olunmuş veya olunacak mukarreratı kabul etmeği ve böylece tayin edilen hudut dahilindeki yeni Devletleri tanımağı taahhüt eder.
MADDE 26 — Türkiye şimdiden Almanya'nın, Avusturya'nın, Bulgaristan'ın, Yunanistan'ın, Macaristan'ın, Lehistan'ın, Romanya'nın, Sırp—Hırvat—Sloven Devleti ile Çek—Slovakya Devleti'nin hududunu, işbu hudut yirmi beşinci maddede işaret olunan Muahedeler veyahut mütemmim bilcümle mukavelelerle tesbit edilmiş veya edilecek olduğu şekilde tasdik ve kabul ettiğini beyan eder.
MADDE 27 —Türkiye Hükümeti veya Türkiye memurini tarafından Türkiye arazisi haricinde işbu Muahedeye vazi-ül imza diğer Devletlerin taht-ı hâkimiyetinde veya himayesinde bulunan arazi tebaası ile Türkiye'den ayrılan arazi tebaası üzerinde siyasî, teşriî veya idarî hususatta her hangi bir sebebe müstenit olursa olsun hiç bir salâhiyet veya hakk-ı kaza istimal edilmeyecektir.
Şurası mukarrerdir ki memurin-i mezhebiye-i islâmiyenin vazaif-i diniyelerine halel iras edilmiş değildir.
MADDE 28 — Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn Türkiye'de Kapitülâsyonların kâffe-i nokta-ı nazardan tamamen ilgasını her biri kendisine taallûku cihetinden kabul ettiklerini beyan ederler.
MADDE 29 — Fransız tebaası Faslılar ve Tunuslular Türkiye'de diğer Fransız tebaasının tâbi olduğu usulün her hususa aynına tâbi olacaklardır. Trablos-u Garp ve Bingazi ahalisi, Türkiye'de diğer İtalyan tebaasının tâbi olduğu usulün her hususta aynına tâbi olacaklardır. Bu maddenin ahkâmı aslen Tunuslu, Trablosugarpli ve Faslı olupta Türkiye'de yerleşmiş bulunanların tâbiiyetleri hususunda bir hükmü tazammun etmez. Mütekabilen Türk tebaası, Birinci ve ikinci fırkalardaki ahkâmdan ahalisinin müstefit bulunduğu memleketlerde ve memleketlerin tâbi oldukları Fransa veya İtalya'daki usulün aynından mütekabilen müstefit olacaklardır.
Birinci fırkadaki ahkâmdan ahalisi müstefit olan memleketlerden vürut eden veya o memleketlere sevkolunan eşyanın Türkiye'de tâbi olacağı usul ile bilmukabele Türkiye'den vürut eden veya Türkiye'ye sevkedilen eşyanın mezkûr memleketlerde tâbi olacağı usul, Fransa Hükümeti ile Türkiye Hükümeti arasında bilitilâf tayin edilecektir.
FASIL II
Tâbiiyet
MADDE 30 —İşbu Muahedenâme ahkâmı mucibince Türkiye'den ayrılan arazide yerleşmiş Türk tebaası bihakkin ve kavanin-i mahalliyece mevzu şerait dahilinde işbu arazinin intikal ettiği Devletin tebaası olacaklardır.
MADDE 31 — 18 yaşını mütecaviz olup ta 30'uncu Madde ahkâmı mucibince Türk tabiiyetini zâyi ve bihakkın yeni bir tâbiiyet iktisap eden eşhas işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren iki sene müddet zarfında Türk tâbiiyetini ihtiyar etmek salâhiyetini hâiz olacaklardır.
MADDE 32 —İşbu Muahede itıameye tevfikan Türkiye'den ayrılan bir kısım arazide yerleşmiş ve mezkûr arazideki ekseriyeti ahaliden ırk itibarile ayrı olan 18 yaşını mütecaviz eşhas, işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren iki sene müddet zarfında ahalisinin ekseriyeti kendisinin ırkına mensup olan Devletlerden birinin tabiiyetini, mezkûr Devletin muvafakati şartiyle ihtiyar edebileceklerdir.
MADDE 33 — 31 ve 32'inci Maddeler ahkâmına tevfikan hakk-ı hiyarlannı istimal eden eşhas, bunu takip eden on iki ay zarfında ikametgâhlarını, hakk-ı hiyarlannı lehine istimal ettikleri Devlet arazisine nakle mecburdurlar. İşbu hakk-ı hiyarlannı istimalden mukaddem mukim bulundukları diğer Devletin arazisinde mâlik oldukları emval-i gayrimenkuleyi muhafaza etmekte serbest olacaklardır. İşbu eşhas her nevi emval-i menkulelerini beraberlerinde götürebileceklerdir. Bundan dolayı kendilerine ne ihraç, ne ithal için hiç bir harç veya resim tarh olunmayacaktır.
MADDE 34 — İşbu Muahede ahkâmı mucibince Türkiyeden ayrılan bir mahal ahali-i asliyesinden olup 18 yaşını mütecaviz olan ve işbu Muahedenamenin mevki-i icraya vaz'ı anında memalik-i ecnebiyede yerleşmiş bulunan Türk tabaası, Türkiye'den ayrılan memalikte icra-yı hükmeden Hükümetler ile kendilerinin yerleşmiş bulundukları memleketlerin Hükümetleri arasında aktine lüzum görülebilecek itilâfat kayd-ı itirazîsi tahtında, ahali-i asliyesinden bulundukları arazide mer'i olan tabiiyeti iktisapta muhayyerdirler. Şu şartla ki, ırkları itibariyle bu arazi ahalisinin ekseriyetine mensup olalar ve o arazide icra-yı hükmeden Hükümet te buna muvafakat ede. Bu hakk-ı hiyar işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren iki sene müddet zarfında istimal edilmelidir.
MADDE 35 — Düvel-i âkide, işbu Muahedenamede veya Almanya, Avusturya, Bulgaristan veya Macaristan'la münakit Sulh Muahedenamelerinde veyahut Türkiye'den başka Düvel-i âkide-i mezkûre ile veya onlardan biriyle Rusya beyninde veya kendi aralarında münakit bir Muahedenamede beyan edilen ve alâkadarana, kendileri için iktisabı mümkün olan, her hangi bir başka tâbiiyeti ihraz müsaadesini bahşeden hakk-ı hiyarın istimaline hiç bir veçhile mümanaat göstermeyeceklerini taahhüt ederler.
MADDE 36 — İşbu fasıl ahkâmının tatbikine mütedair olan kâffe-i hususatta zat-üz zevç kadınlar zevçlerinin ve on sekiz yaşından dun olan çocuklar da ebeveynlerinin tâbi oldukları şeraite ittiba edeceklerdir.
FASIL III
Ekalliyetlerin Himayesi
MADDE 37 — Türkiye, 38'den 44'e kadar olan Maddelerde musarrah ahkâmın kavanin-i asliye şeklinde tanınmasını ve hiç bir kanun, hiç bir nizam ve hiç bir muamele-i resmiyenin bu ahkâma münafi veya muarız olmamasını ve hiç bir kanun , hiç bir nizam ve hiç bir muamele-i resmiyetin ahkâm-ı mezkûreye ihrazı tefevvuk etmemesini taahhüt eder.
MADDE 38 — Türkiye Hükümeti, tevellüt, milliyet, lisan, ırk veya din tefrik etmeksizin Türkiye ahalisinin kâffesine hayat ve hürriyetlerince himaye-i tamme ve kâmile bahşetmeği taahhüt eder. Türkiye'nin bütün ahalisi intizam-ı âm ve adab-ı umumiye ile gayrikabil-i telif olmayan her din, mezhep veya itikadın gerek umumî ve gerek hususî surette serbesti-i icrası hakkına malik olacaklardır. Gayrimüslim ekalliyetler, bütün Türk tebaasına tatbik edilen ve Türkiye Hükümeti tarafından müdafaa-i milliye veya intizam-ı âmmın muhafazası için memleketin her tarafında veya bir kısmında ittihaz edilen tedabir mahfuz kalmak şartiyle serbesti-i seyrüsefer ve hicretten tamamiyle istifade edeceklerdir.
MADDE 39 — Gayrimüslim akalliyetlere mensup Tüık tabaası, müslümanların istifade ettikleri aynı hukuk-u medeniye ve siyasiyeden istifade edeceklerdir. Türkiye'nin bütün ahalisi din tefrik edilmeksizin kanun nazarında müsavi olacaklardır. Din, itikat veya mezhep farkı hiç bir Türk tebaasının hukuk-u medeniye ve siyasiyeden istifadesine ve bilhassa hidemat-ı umumiyeye kabulüne, memuriyete ve meratibe nailiyetine veya muhtelif mesaliki ve sanayii icra etmesine bir mania teşkil etmeyecektir. Her hangi Türkiye tebaasınm gerek münasebat-ı hususiye veya ticariyede, gerek din, matbuat veya her nevi neşriyat hususunda ve gerek içtımaat-ı umumiyede her hangi bir lisanı serbestçe istimal etmesine karşı hiç bir kayıt vaz'edilmeyecektir.
Lisan-ı resmî mevcut olmakla beraber, Türkçe'den gayri lisan ile mütekellim bulunan Türk tebaasına mehakim huzurunda kendi lisanlarını şifahî surette istimal edebilmeleri zımnında teshilât-ı münasibe ibraz olunacaktır.
MADDE 40 — Gayrimüslim akalliyetlere mensup olan Türk tebaası hukukan ve filen diğer Türk tebaaya tatbik edilen ayni muamele ve ayni teminattan müstefit olacaklar ve bilhassa, masrafları kendilerine ait olmak üzre her türlü müessesat-ı hayriye, diniye veya içtimaiyeyi, her türlü mektep ve sair müessesat-ı talim ve terbiyeyi tesis, idare ve murakabe etmek ve buralarda kendi lisanlarını serbestçe istimal ve âyini dinilerini serbestçe icra etmek hususlarında müsavi bir hakka malik bulunacaklardır.
MADDE 41 — Tedrisat-ı umumiye hususunda, Türkiye Hükümeti gayrimüslim tebaanın mühim bir nisbet dahilinde mütemekkin oldukları şehirler ve kazalarda bu Türk tebaasının çocuklarının iptidaî mekteplerde kendi lisanlariyle tahsil etmelerini temin zımmnda teshilât-ı münasibe ibraz edecektir. Bu hüküm Türkiye Hükümetinin mezkûr mekteplerde Türk lisanının tedrisini mecburî kılmasına mâni olmayacaktır. Gayrimüslim akalliyetlere mensup Türk tebaasının mühim nisbette mevcut oldukları şehirlerde veya kazalarda Devlet bütçesi belediye veya sair bütçeler tarafından terbiye , din veya emri hayır maksadiyle varidat-ı umumiyeden tahsis edilecek mebaliğden istifade ve tahsisat ifrazı hususunda mezkûr ekalliyetler adilâne bir surette hissement olacaklardır. Mebaliğ-ı mezkûre alâkadar nüessesatın sahib-i salâhiyet mümessillerine tesviye edilecektir.
MADDE 42— Türkiye Hükümeti gayrimüslim akalliyetlerin hukuk-u aile veya ahkâm-ı şahsiyeleri bahsinde bu mesailin mezkûr akalliyetlerin örf ve âdetlerinde hal ve fasledilmesine müsait her türlü ahkâm vaz'ına muvafakat eder. İşbu ahkâm Türkiye Hükümeti ile alâkadar akalliyetlerden her birinin müsavi miktarda mümessillerinden mürekkep hususî komisyonlar tarafından tanzim olunacaktır, ihtilâf vukuunda Türkiye Hükümeti ile Cemiyet-i .Akvam Meclisi bilittifak Avrupa hukukşinasları meyanından müntehap bir hakem alelhakem tayin edeceklerdir. Türkiye Hükûmeti mezkûr akalliyetlere ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve sair müessesat-ı diniyeye her türlü himayeyi bahşeylemeği taahhüt eder. Aynı akalliyetlerin hali hazırda Türkiye'de mevcut olan evkafına ve müessesat-ı diniye ve hayriyelerine her türlü teshilât ve müsaadat ita olunacak ve Türkiye Hükümeti yeni müessesat-ı diniye ve hayriye ihdası için bu kabil sair müessesat-ı hususiyeye temin edilmiş olan teshilât-ı lâzimeden hiç birini diriğ etmeyecektir.
MADDE 43 — Gayrimüslim ekalliyetlere mensup Türk tebaası, ahkâm-ı itikadiyelerine mugayir veya dinî ayinlerini muhil her hangi bir muamelenin ifasına mecbur tutulmnayacakları gibi, hafta tatilleri gününde mahkemelerde ispat-ı vücut etmekten veya her hangi bir muamele-i kanuniye icrasından istinkâf ettiklerinden dolayı bunların hiç bir hakları sakıt olmayacaktır. Maamafih bu hüküm, mezkûr Türk tebaasını intizam-ı âmmenin muhafazası için diğer her hangi Türk tebaasına tahmil edilen mecburiyetlerden âzade kılmayacaktır.
MADDE 44 — Türkiye, işbu Faslın yukarıki maddelerin Türkiye'nin gayrimüslim akalliyetlerine teallük ettiği mertebede mezkûr maddeler ahkâmının beynelmilel menfaati haiz taahhüdat teşkil etmelerini ve Cemiyet-i Akvam'ın kefaleti altına vaz'edilmelerini kabul eyler. İşbu ahkâm Cemiyet-i Akvam Meclisi'nin ekseriyetinin muvafakati olmaksızın tadil edilemeyeceklerdir. Britanya imparatorluğu, Fransa, İtaİya ve Japonya, Cemiyet-i Akvam Meclisi ekseriyeti tarafından işbu mevat hakkında usul-ü dairesinde kabul edilecek olan her türlü tadilâtı reddetmemeği Muahede-i hazıra ile taahhüt eylerler. Türkiye, Cemiyet-i Akvam Meclisi âzasından her birinin bu taahhüdattan her hangi birine karşı vuku bulan tecavüzü veya tecavüz tehdidini Meclisin nazar-ı dikkatine arza salâhiyettar olacağı ve Meclisin icabı hale göre münasip ve müessir telâkki edilecek bir suret-i hareket ittihaz ve talimat ita edebileceğini kabul eder. Bundan başka Türkiye, işbu maddelere mütedair hukuku veya filî mesailde Türkiye Hükûmetile vazi-ül imza diğer Devletlerden her hangi biri veya Cemiyet-i Akvam Meclisi âzasından her hangi diğer bir Devlet beyninde ihtilâf-ı efkâr vukua geldiği takdirde işbu ihtilâfın, Cemiyet-i Akvam Ahitnamesinin 14'üncü maddesi mefadına nazaran beynelmilel mahiyeti hâiz bir ihtilâf gibi telâkki edilmesini kabul eder. Türkiye Hükümeti bu kabilden olan her hangi ihtilâfın, diğer taraf talep ettiği takdirde Beynelmilel Adalet Mahkeme-i Daimesine tevdiini kabul eder. Mahkeme-i Daime'nin kararı kabil-i istinaf olmayıp Cemiyet-i Akvam Ahitnamesinin on üçüncü Maddesi mucibince verilmiş bir kararın kuvvet ve hükmünün aynını hâiz olacaktır.
MADDE 45 — İşbu Fasıl ahkâmı ile Tiirkiye'nin gayrimüslim akalliyetleri hakkında tanınan hukuk, Yunanistan tarafından dahi kendi arazisinde bulunan müslüman akalliyet hakkında tanınmıştır.
KISIM II
Mâlî Ahkâm
FASIL I.
Düyun-u Umumiye-i Osmaniye
MADDE 46— İşbu Fasla merbut Cetvelde muharrer Düyun-u Umumiye-i Osmaniye işbu Fasılda münderiç şerait dairesinde Türkiye ile 1912-1913 Balkan muharebeleri neticesinde lehlerine Osmanlı İmparatorluğu'ndan arazi tefrik edilmiş olan Devletler ve işbu Muahedenin 12 ve 15'inci Maddelerinde mevzuu bahis olan adaların ve işbu Maddenin son fıkrasında mezkûr arazinin kendilerine ilhak olunduğu Devletler ve nihayet işbu Muahede mucibince Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan Asya arazisi üzerinde müceddeden teşekkül eden Devletler arasında taksim edilecektir. Bundan maada balâda zikrolunan Devletlerin kâffesi 53'üncü Maddede gösterilen tarihlerden itibaren işbu Fasılda münderiç şerait dairesinde Düyun-u Umumiye-i Osmaniye mürettebatına ait mükellefiyat-ı seneviyeye dahi iştirak edeceklerdir. 53'üncü Maddede tesbit edilen tarihlerden itibaren Türkiye diğer Devletlerin uhdesine tahmil edilen hısas-ı iştirakiyeden hiç bir veçhile mes'ul tutulamayacaktır. 1 Ağustos 1914 tarihinde Osmanlı hâkimiyeti altında olup Türkiye'nin işbu Muahedenamenin 2'inci Maddesinde tayin edilen hudut haricinde bulunan Trakya arazisi, Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'nin taksimi hususunda mezkûr Muahedename mucibince Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmış gibi telâkki edilecektir .
MADDE 47 —Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclisi, işbu Fasla merbut Cetvelin [A] Kısmında münderiç istıkrazata ait olan ve alâkadar Devletlerden her birine isabet eden tekasit-i seneviyenin miktarını işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren üç ay zarfında 50 ve 51'inci Maddelerde mevzu esasat üzerine tayin edecek ve mezkûr miktarı Düvel-i mezkfireye tebliğ eyleyecektir.
Salif-üz zikir Devletler Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclisi'nin bu husustaki mesaisini takip etmek üzre îstanbul'a murahhaslar göndermek salâhiyetini hâiz olacaklardır. Düyun-u Umumiye Meclisi, Bulgaristan ile 27 teşrinisani 1919 tarihinde münakit Sulh Muahedenamesinin 134'üncü Maddesinde zikrolunan vezaifi ifa edecektir. İşbu Maddede muharrer esasatın tatbikına müteallik olarak alâkadar taraflar beyninde tehaddüs edebilecek olan bütün ihtilâfat, birinci fikrada musarrah tebligatın ifasından sonra nihayet bir ay zarfında, Cemiyet-i Akvam Meclisi'nden iradesi rica edilecek bir hakeme tevdi olunacak ve işbu hakem azamî üç ay müddet zarfında kararını ita edecektir. Hakeme verilecek ücret, Cemiyet-i Akvam Meclisi tarafından tayin ve diğer masarif-i tahkimiye ile beraber alâkadar taraflara tahmil edilecektir. Hakemin mukarreratı kat'î olacaktır. Zikrolunan hakeme müracaat tekasit-i seneviyenin tediyesini tehir etmeyecektir.
MADDE 48— İşbu Fasla merbut Cetvelin [A] Kısmında gösterilen Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'nin aralarında taksim edileceği Devletlerden Türkiye'den maadası, 47'inci Maddede mevzuu bahs olan tekasit-i seneviyeden her birinin mütenazıran uhdesine isabet eden hisseler hakkında Madde-i mezkûre mefadı mucibince kendilerine vuku bulacek tebligat gününden itibaren üç ay müddet zarfında Düyun-u Umumiye Meclisi'ne kendi hisselerinin tediyesini temin için kâfi miktarda karşılık [rehin] ita edeceklerdir. Balâda muharrer müddet zarfında mezkûr karşılıklar tesis olunmadığı veyahut tesis olunan karşılıkların muvafık olup olmadığı hakkında ihtilâf zuhur ettiği takdirde işbu Muahedenameye vazi-i imza herhangi bir Devlet tarafından Cemiyet-i Akvam Meclisi'ne müracaat edilebilecektir. Cemiyet-i Akvam Meclisi, karşılık olarak tahsis olunan varidatın cibayetini,Türkiye'den maada aralarında Düyun-u Umumiye taksim edilecek olan Devletler arazisinde mevcut beynelmilel teşkilât-ı maliyeye tevdi edebilecektir. Cemiyet-i Akvam Meclisi'nin mukarreratı kat'î olacaktır.
MADDE 49 — Alâkadar Devletlerden her birine isabet eden tekasit-i seneviye miktarının, 47'inci Madde ahkâmına tevfikan tayin-i kafisine tevessül olunduğu günden itibaren bir ay müddet zarfında işbu Fasla merbut Cetvelin [A] işaretli Kısmında muayyen Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'nin resülmali itibarîsinin tarzı taksimini tesbit etmek üzre Pariste bir komisyon içtima edecektir. İşbu taksim, tekasit-i seneviyenin tevzii için kabul edilmiş olan nisbetlere göre ve istikraz mukavelenamelerde işbu Faslın ahkâmı nazarı itibare alınarak yapılacaktır.
Birinci fıkrada muharrer Komisyon Türkiye Hükümeti'nin bir mümessili ile Düyun-u Umumiye i Osmaniye Meclisi'nin bir mümessilinden ve Düyun-u Muvalıhade ile Rumeli demiryolu tahvilâtından gayri düyunun bir mümessilinden ve alâkadar Devletlerden her birinin tayin edeceği mümessilden müteşekkil olacaktır. Komisyonda itilâfa müncer olamayan kâffe-i mesail 47'inci Maddenin [4] üncü fıkrasında muharrer hakeme tevdi edilecektir. .
Türkiye kendi hissesi için yeni esham ihracına karar verdiği takdirde Türkiye Hükümeti mümessili ile Düyun-u Umumiye Meclisi mümessilinden ve Düyun-u Muvahhade ile Rumeli demiryolu tahvilâtından gayri düyun mümessilinden mürekkep bir komite marifetiyle, evel beevel Türkiye'ye müteallik olmak üzre, düyun resülmalinin taksim-i icra edilecektir. Müceddeden ihdas edilecek esham Komisyona tevdi edilecek ve Komisyon, Türkiye'nin ibrasını ve diğer taraftan Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'den uhdelerine birer hisse tahmil olunan diğer Devletlere karşı hâmillerin hukukunu mübeyyin şerait dairesinde esham-ı mezkûrenin hâmillere itasını temin edecektir. Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'den her Devletin hissesini temsilen ihraç edilecek esham Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn arazisinde her türlü damga resminden veya işbu ihraçtan tevellüt edecek sair rüsumdan muaf tutulacaktır Alâkadar Devletlerden her birine isabet eden mürettebat-ı seneviyenin tediyesi, resülmali itibarîsinin taksimine müteallik işbu Maddede münderiç bulunan ahkâmdan dolayı tehir edilemeyecektir.
MADDE 50 — 47'inci Maddede mezkûr mürettebat-ı seneviyenin ve 49'uncu Maddede mevzu-u bahis olan Düyun-u Umumiye-i Osmaniye resülmal-i itibarîsinin taksimleri berveçh-i ati vuku bulacaktır:
Evvelâ — 17 teşrinievel 1912 tarihinden evelki istikrazlar ile onlara ait mürettebat-ı seneviye, 1912/1913 Balkan harpleri neticesinde bulunmuş olduğu hal üzre, Osmanlı imparatorluğu ile muharebat-ı mezkûre neticesinde Osmanlı Devleti'nden lehlerine arazi tefrik olunan Balkan Hükümetleri ve işbu Muahedenin 12'inci ve 15'inci Maddelerinde mevzu-u bahis adaların kendilerine ilhak olunduğu Devletler arasında taksim olunacak ve mezkûr muharebata hatime veren Muahedelerin veya muahharen aktedilmiş Muahedatın mevki-i mer'iyete vazilarından sonra vuku bulan arazi tehavvülâtı nazar-ı itibare alınacaktır.
Saniyen — Bu ilk taksimden sonra Devlet-i Osmaniye'nin uhdesinde kalan istıkrazat bakiyesi ile onlara ait mürettebat-ı seneviye bakiyesine Devlet-i Osmaniye tarafından 17 teşrinievel 1912 tarihi ile 1 teşrinisani 1914 tarihi arasında aktolunan istıkrazat ve bunlara ait mürettebat-ı seneviye ilâve olunmak suretile hâsıl olacak yekûn, Türkiye ve Asya'da yeni teşkil olunup işbu Muahede mucibince Devlet-i Osmaniye'den lehlerine arazi tefrik edilen Devletler ve mezkûr Muahedenin 46'ıncı Maddesinin son fıkrasındaki arazi kendisine ilhak edilen Devlet arasında taksim olunacaktır. Resülmalin taksimi işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinde her istikrazın resülmalinin baliğ olduğu miktar üzerinden icra olunacaktır.
MADDE 51— 50'inci Maddede beyan olunan taksim neticesi olarak Düyun-u Umumiye-i •Osmaniye mürettebat-ı seneviyesinden alâkadar her Devlete isabet eden hisse ber veçh-i ati tayin olunacaktır:
Evvelâ — 50'inci Maddenin ikra-i ulâsında beyan edilen taksim için, evvelemirde 12'inci ve 15'inci Maddelerde zikrolunan adalar ile Balkan harpleri neticesinde Osmanlı Devleti'nden ayrılan arazinin mecmuuna isabet eyleyecek hisse miktarının takdirine tevessül olunacaktır. İşbu hisse miktarı, 50'inci Maddenin birinci fıkrası ahkâmına tevfikan taksim olunacak takasit-i seneviye yekûnuna nisbetle baliği, 1907 senesinde mevzu gümrük rüsum-u munzamması hasılatı da dahil olduğu halde, [1910 —1911] ve [1911—1912] sene-i maliyeleri esnasında Osmanlı Devleti'nin varidat-ı umumiyesi yekûn-u vasatîsi ile sali-üz zikir adalar ve arazi-i münfekkenin, hirlikte olarak, varidat-ı umumiyesi yekûn-u vasatîsi arasındaki ayni nisbet dairesinde olacaktır. Böylece tayin edilecek miktar, lehlerine balâdaki fıkrada mezkûr arazi ilhak edilen Devletler arasında badehu taksim edilecek ve bu suretle mezkûr Devletlerden her birine isabet edecek hissenin, beyinlerinde taksim edilecek yekûn-u umumîye nisbetle baliği bu Devletlerden her birine ilhak edilen arazi varidat-ı vasatîsi ile Balkan harbi neticesinde Osmanlı Devleti'nden ayrılan arazinin ve 12'inci ve 15'inci Maddelerde zikrolunan adaların mecmuunun [ 1910—1911 ] ve [ 1911—1912 ] sene-i maliyeleri zarfındaki
varidat-ı umumiye vasatîsi arasındaki ayni nisbet dairesinde olacaktır. İşbu fıkrada mevzu-u bahis varidatın hesabında gümrük hasılatı nazar-ı itibara alınmayacaktır.
Saniyen — 46'ıncı Maddenin son fıkrasında zikrolunan arazi dahil olduğu halde işbu Muahede mucibince Osmanlı Devleti'nden ayrılan araziye gelince, alâkadar her Devlete isabet eden hissenin, 50'inci Maddenin 2'inci fıkrası ahkâmına tevfikan taksim kılınacak tekasit-i seneviye yekûn-u umumiyesine nisbetle miktarı [ 1910—1911] ve [ 1911 —1912 ] sene-i maliyeleri esnasında [1907 senesinde mevzu gümrük rüsum-u munzamması hasılatı da dahil olduğu halde] Osmanlı Devleti'nin vasatî varidat-ı umumiyesinden, birinci fıkrada zikrolunan arazi ve adalar hissesinin badettenzil arazi-i münfekke vasatî varidatı arasında bulunacak miktara nisbetle ayıi nisbet dairesinde olacaktır.
MADDE 52— İşbu Fasla merbut Cetvelin [B ] kısmında mezkûr avanslar Türkiye ile 46'inci Maddede zikrolunan diğer Devletler arasında şerait-i atiye dairesinde taksim olunacaktır:
Evvelâ — Cetvelde musarrah olup 17 teşrinievel 1912 de mevcut bulunan avanslar hususunda, işbu Muahedenin mevki-i icraya vaz'ı tarihinde tesviye olunmayan resülmali var ise işbu resülmal ve kezalik 53'üncü Maddenin birinci fıkrasında zikredilen tarihlerden beri müterakim faizler ile tevarih-i mezkûreden beri vuku bulan tediyat, 50'inci Maddenin birinci ve 51'inci Maddenin keza birinci fıkrasında münderiç ahkâma tevfikan taksim olunacaktır.
Saniyen — İşbu ilk taksim neticesinde Osmanlı Devleti'ne isabet eden mebaliğ ve Cetvelde musarrah olup Devlet-i mezkûre tarafından 17 teşrinievel 1912 tarihi ile 1 teşrinisani 1914 tarihi arasında aktedilmiş bulunan avanslar ve işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinde tesviye olunmayan resülmali var ise işbu resülmal, ve kezalik mart l920 tarihine kadar müterakim faizler ile mezkûr tarihten beri vukubulan tediyat 50 inci Maddenin ikinci ve 51'inci Maddenin ikinci fıkrasında münderiç ahkâma tevfikan taksim olunacaktır. Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclisi mezkûr avanslardan alâkadar Devletlerden her birine isabet eden hisse miktarını işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren üç ay müddet zarfında tayin ve bu miktarı mezkûr Devletlere tebliğ eyleyecektir .
Türkiye'den maada Devletlere tahmil edilen mebaliğ, mezkûr Devletler tarafından Düyun-u Umumiye Meclisi'ne tediye edilecek ve Düyun-u Umumiye Meclisi'nce de ya dayinlere tesviye edilecek veyahut Türkiyenin, mezkûr Devletler hesabına gerek faiz ve gerek resülmal akçesi namile tediye etmiş bulunduğu mebaliğ miktarına tekabül edinceye kadar Türkiye Hükümeti hesabına irat kaydolunacaktır. Fıkra-i arifede icrası zikrolunan tediyat, işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren müsavi beş taksit-i senevi ile ifa olunacaktır. Tediyat-ı mezkûrenin Osmanlı Devleti dayinlerine ifa edilecek kısmı, avans mukavelâtında mukarrer faizleri ihtiva edecek ve Türkiye Hükümeti'ne ait olan kısmı bilâ faiz eda olunacaktır.
MADDE 53 — Balkan muharebatı neticesinde lehlerine Osmanlı Devleti'nden arazi ayrılmış olan Devletlerin borçlu olup işbu Fasla merbut Cetvelin [ A ] Kısmında münderiç bulunan Düyun-u Umumiye-i Osmaniye istikrazatı tekasit-i seneviyesi, muusarrah arazinin Düvel-i mezkûreye intikalini mübeyyin olan muahedelerin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren lâzım-üt tediye olacaktır. 12 inci Maddede musarrah adalara gelince bunların taksit-i senevisi 1/14 teşrinisani 1913 tarihinden itibaren ve 15 inci Maddede mevzuu bahsolan adaların taksiti senevisi 17 teşrinievel 1912 tarihinden itibaren vacib-üt tediye olacaktır. İşbu Muahede mucibince Osmanlı Devleti'nden fekkedilen Asya'daki arazi üzerinde yeni müteşekkil Devletlerin ve 46'ıncı Maddenin son fıkrasında muharrer arazi kendisine ilhak edilen Devletin borçlu oldukları takasit-i seneviye 1 mart 1920 tarihinden itibaren lâzım-üt tediye olacaktır.
MADDE 54 — işbu Fasla merbut Cetvelin [A] Kısmında tadat edilen 1911,1912 ve 1913 hazine tahvilâtı, mukavelâtta tayin olunan tediye tarihlerinden itibaren on sene müddet zarfında mukarrer faizlerile beraber tesviye olunacaktır.
MADDE 55 — Türkiye dahi dahil olduğu halde 46'ıncı maddede zikrolunan Devletler, işbu Fasla merbut Cetvelin [A] Kısmında tasrih olunduğu veçhile Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'den kendilerine isabet eden ve 53'üncü Maddede muayyen tarihlerden itibaren lâzim-üt tediye olup tesviye edilmemiş bulunan tekasit-i seneviye miktarını Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclisi'ne tediye edeceklerdir. Bu tediye işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren müsavi yirmi taksit-i senevi ile ve bilâ faiz ifa edilecektir. Türkiye'den maada Devletler tarafından Düyun-u Umumiye Meclisi'ne tediye olunan takasii seneviye idarei merkeziye tarafından Düvel-i mezkûre hesabına Türkiye tarafından tediye edilmiş olan mebaliğ miktarına tekabül edinceye kadar Türkiye'nin borçlu kalabileceği takasit-i mütedahileye mahsup edilecektir.
MADDE 56 — Badezin Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclisi idaresinde Alman, Avusturyalı ve Macar hâmillerin murahhasları bulunmayacaktır.
MADDE 57 — Düyun-u Umumiye-i Osmaniye istikraz ve avanslarına ve karşılığı Mısır vergisi ile temin edilmiş olan 1855,1891 ve 1894 Osmanlı istikrazlarına ait faiz kuponlarının ibraz mühletleri ile salif-üz zikir istikrazlardan kurası çıkmış olan eshamın tahsil-i bedelâtı için ibraz mühletleri, Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn arazisinde, 29 teşrinievel 1914 tarihinden itibaren işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından sonra üç ayın inkızasına kadar tecil edilmiş addolunacaktır.
TABLOLAR için bakınız: Türk Tarih Kurumu sayfaları
FASIL II
Ahkâm-ı Muhtelife
MADDE 58 — Bir taraftan Türkiye, diğer taraftan [Yunanistan hariç olduğu halde] Düvel-i saire-i âkide , Türkiye ile Düvel-i mezkûrenin ve kezalik [eşhas-ı hükmiye de dahil olduğu halde] tebaalarının, 1 ağustos 1914 tarihi ile Muahede-i haziranın mevkii mer'iyete vaz'ı tarihi beyninde güzeran olan müddet zarfında garek ef'al-i harbiyeden, gerek istimval, zabıt, sekvestro, tasarruf veya müsadere tedabirinden münbais zayiat ve zarar ve ziyanlardan dolayı her türlü metalib-i naktiyede bulunmaktan mütekabilen feragat ederler. Maamafih balâdaki hüküm, işbu Muahedenin üçüncü Kısmında muharrer ahkâma [İktisadî ahkâm] halel vermeyecektir. Almanya ile münakit 28 haziran 1919 tarihli Sulh Muahedenamesinin 259'uncu Maddesinin fi] işaretli fıkrası ve Avusturya ile münakit 10 eylül 1919 tarihli Sulh Mııahedenamesinin 210 uncu Maddesinin [l] işaretli fıkrası mucibince Almanya ve Avusturya tarafından devredilmiş olan altın nukut üzerindeki her türlü hukukundan, Türkiye [Yunanistan müstesna olarak] diğer âkit Devletler lehine feragat eder Birinci tertip Türk evrak-ı naktiyesi hakkında gerek 20 haziran 1331 [3 temmuz 1915] tarihli Mukavelename ile gerek mezkûr evrak-ı naktiyenin zahrında muharrer metne nazaran Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclisi'ne tahmil edilmiş olan bilcümle tediye mükellefiyatı fesholunmuştur. Kezalik Türkiye, Hükümet-i Osmaniye tarafından İngiitere'ye sipariş olunup Britanya Hükümeti tarafından 1914 tarihinde vazıyet edilmiş olan harp sefineleri için tediye kılınmış bulunan mebaliğm iadesini, ne Britanya Hükümeti'nden ve ne de tebaalarından talep etmemeği kabul ve bundan dolayı her türlü metalibinden feragat eder.
MADDE 59 — Yunanistan harp kavaninine mugayir olarak Anadolu'da Yunan ordu veya idaresinin ef'alinden mütevellit hasaratın tamiri mecburiyetini tanır. Diğer taraftan Türkiye, Yunanistan'ın harbin temadisinden ve bunun netayicinden mütevellit vaziyet-i maliyesini nazar-ı dikkate alarak tamirat hususunda Yunanistan Hükümeti'ne karşı her türlü mutalebattan suret-i kafiyede feragat eder.
MADDE 60 — Gerek Balkan muharebeleri neticesinde ve gerek işbu Muahede ile lehlerine Osmanlı İmparatorluğu'ndan arazi ayrılmış veya ayrılmakta olan Devletler Osmanlı İmparatorluğu'nun işbu arazi üzerinde bulunan kâffe-i emval ve emlâkini meccanen iktisap edeceklerdir. Şurası mukarrerdir ki 26 ağustos 132-4 [8 eylül 1908] ve 20 nisan 1325 [12 mayıs 1909] tarihli iradelerin Hazine-i Hassa'dan Devlet'e naklini emrettikleri emval ve emlâk ve kezalik 30 teşrinievel 1918 de Hazine-i Hassa tarafından hidemat-ı umumiye menfaatine idare edilmekte bulunmuş olan emval ve emlâk,
l)Düvel-i mezkûre işbu emval ve emlâke müteallik hususatta Osmanlı İmparatorluğu yerine kaim olacakları ve emvali mezkûre üzerine müesses olan vakıfların muteber tanınması lâzım geleceği cihetle, fıkra-i anifede gösterilen emval ve emlâk meyanına dahildir. Gerek Balkan muharebeleri neticesinde ve gerek bilâhare Yunanistan'a intikal etmiş olan eski Osmanli İmparatorluğu arazisi üzerinde kâin olup Hazine-i Hassa'dan Devlet'e geçmiş bulunan emval ve emlâk hakkında Türkiye Hükümeti ile Hükümet-i Yunaniye arasında mütekevvin ihtilâf, aktolunacak bir tahkimnameye tevfikan ve:
1 — 14 teşrinsani 1913 tarihli Atina Muahedesine merbut 2 numaralı hususî Protokol mucibince Lâhey'de bir mahkeme-i hâkemiyeye tevdi olunacaktır. Bu Maddenin ahkâmı, Hazine-i Hassa namına mukayyet olup veya onun tarafından idare edilip işbu Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında mevzu-u bahsolmayan emval ve emlâkin mahiyet-i hukukiyesini tebdil etmeyecektir.
MADDE 61 —İşbu Muahede mucibince Türkiye'den gayri bir Devletin tebaası meyanına giren ve mülkî ve askerî tekaüt ve mazuliyet ve eytam ve eramil maaşatından istifade edenler maaşlarından dolayı Türkiye Hükümeti'ne karşı hiç bir talep dermeyan edemeyeceklerdir.
MADDE 62 — Almanya ile münakit 28 haziran 1919 tarihli Versay Sulh Muahedenamesi'nin 261'inci Maddesi ve 10 eylül 1919 tarihinde Avusturya ile ve 27 teşrinisani 1919 tarihinde Bulgaristan ile ve 4 haziran 1920 tarihinde Macaristan ile münakit Sulh Muahedenamelerinin mevadd-ı mütenazırası mucibince Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan Türkiye'den alacaklı bulundukları bilcümle matlubatm devrini Türkiye kabul eyler. Sair Düvel-i âkide bu husustan dolayı Türkiye zimmetine terettüp eden düyundan Türkiye'yi ibra eylemeği kabul ederler. Türkiye'nin Almanya, Avusturya, Bulgaristan ve Macaristan'dan alacağı olan matlubat dahi sair Düvel-i âkide lehine devrolunmuştur.
MADDE 63 —Harpten sonra Almanya'dan Tuıkıye'ye ihraç olunacak emtia bedelâtına mukabil Almanya Hükümeti'nin Türkiye evrak-ı naktiyesini muayyen bir kambiyo fiatile kabul edeceğine dair vaki olan taahhüdattan mezkûr Almanya Hükümeti'ni ibra eylediğini,Türkiye Hükümeti, sair Düvel-i âkide ile bilittifak beyan eder.
KISIM III
İktisadî Ahkâm
MADDE 64 — Bu Kısımda «Düvel-i müttefika» tahririden maksat Türkiye'den maada Düvel-i âkidedir. «Müttefikin tebaası » tabiri, Türkiye'nin gayri Düvel-i âkide tebaasından bulunan veyahut Düvel-i mezkûreden birinin taht-ı himayesindeki bir Devlet veya arazi tebaasından olan eşhas-ı hakikiye, şirekât, cemiyat ve müessesata şâmildir.
Kısmın «Müttefikin tebaasına» müteallik bulunan ahkâmı, Düvel-i müttefika tÂbiiyetini haiz olmadıkları halde filen bu Devletler tarafından mazhar-ı himaye olmuş bulunmalarından dolayı Memurin-i Osmaniye canibinden müttefikin tebaası gibi muamele görmüş ve bu yüzden zarara dûçar olmuş olan eşhas hakkında da tatbik edilecektir.
FASIL I
Emval, Hukuk vc Menafi
MADDE 65 — 29 teşrinievel 1914 tarihinde Düvel-i müttefika tebaası olan eşhasa ait olup işbu Muahedenin mevki-i icraya vaz'ı tarihinde Türk kalacak arazi üzerinde halen mevcut ve kabili teşhis olan emval, hukuk ve menafi, bulundukları hal üzre, menlehülhaklarına derhal iade olunacaktır. Bilmukabele, Türk tebaasına ait olup 29 teşrinievel 1914 tarihinde Düvel-i müttefikanın hakimiyeti veya himayesi altında bulunan veyahut Balkan muharebelerini müteakip Osmanlı İmparatorluğu'ndan fekkedilerek bu gün Düvel-i mezkûrenin taht-ı hakimiyetinde bulunan arazi üzerinde halen mevcut ve kabil-i teşhis olan emval, hukuk ve menafi de bulundukları hal üzre menlehülhaklarına derhal iade edilecektir. Kezalik bu Muahede ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmış arazi üzerinde bulunup Türk tebaasına ait olan ve Düvel-i müttefika memurini canibinden tasfiye edilmiş veya lâalettayin sair tedabir-i istisnaiyeye tâbi kılınmış bulunan emval, hukuk ve menafi hakkında da ayni iade muamelesi de derhal yapılacaktır. İşbu Muahede ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan bir toprakta kâin olup Osmanlı Hükümeti tarafından tedabir-i fevkalâde-i harbiyeye tâbi tutulmuş olduktan sonra mezkûr toprakta icra-yı hakimiyet eden Devlet-i âkidenin elyevm yedinde bulunan kabili teşhis kâffe-i emval ve hukuk ve menafi sahibi meşrularına, bulundukları hal üzre, iade edilecektir. Mezkûr arazi üzerinde icra-yı hâkimiyet eden Devlet-i âkide canibinden tasfiye edilmiş olan emval-i gayrimenkule dahi ayni iade muamelesine tâbi tutulacaktır. Efrat arasında bunlardan maada olan bilcümle istihkak müddeiyatı, salâhiyettar mahallî mahkemelerine raci olacaktır. İstihkak iddia olunan emvalin teşhisine veya iadesine müteallik kâffe-i ihtilâfat bu Kısmın beşinci Faslında muharrer Muhtelit Hakem Mahkemesi'ne arzedilecektir.
MADDE 66 — Altmış beşinci Maddenin birinci ve ikinci fıkraları ahkâmının tenfiz ve icrası için Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn menlehülhakları en seri bir usul ile ve kendilerinin rızası olmaksızın tahmil edilmiş olabilecek her gûna tekâlif ve kuyuttan azade bir halde emval, hukuk ve menafilerine mutasarrıf kalacaklardır. Emval ve hukuk ve menafi-i mezkûreyi bu iadeyi icra edecek olan Hükümetten bilvasıta veya bilâ vasıta iktisap etmiş olup ta iadeden dolayı mutazarrır olmuş bulunacak olan eşhas-ı salisenin tazmin-i zararı dahi o Hükümete ait olacaktır. İşbu tazmin-i zarar keyfiyetinden tahaddüs edebilecek ihtilâfatm halli mehakim-i umumiyenin daire-i salâhiyetinde bulunacaktır.
Sair kâffe-i ahvalde, tazmin-i zarar için eşhas-ı müteallıka aleyhine ikamei dava etmek mutazarrır olan eşhas-ı saliseye ait olacaktır. Bu maksatla düşman emval ve hukuk ve menafii hakkında Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn tarafından tevessül ve ittihaz olunan bilcümle muamelât-ı tasarrufiye veya diğer tedabir-i istisnaiye-i harbiye, tasfiye muamelesi henüz hitam bulmamış ise, derhal ref ve tevkif edilecektir.
Sahiplerinin metalib-i emval ve hukuk ve menafi-i mezkûre tayin olunur olunmaz hemen iade kılınmak suretiyle is'af olunacaktır. Altmış beşinci Madde ile iadesi mukarrer olan emval, hukuk ve menafi işbu Muahedenamenin imzası tarihinde Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn Hükümetlerinden birinin memurini canibiden tasfiye edilmiş bulunursa, mezkûr hükümet, bedel-i tasfiyeyi sahiplerine tesviye etmek suretiyle emval ve hukuk ve menafi-i mezkûreyi aynen iade etmek mecburiyetinden vareste kalacaktır. Eğer sahibinin müracaatı üzerine beşinci Fasılda zikrolunan Muhtelit Hakem Mahkemesi, tasfiyenin, değer fiatını bulduracak şerait altında icra edilmemiş olduğu reyinde bulunursa mezkûr Mahkeme, tarafeyn arasında itilâf hasıl olmadığı takdirde, muhik göreceği miktarda bedel-i tasfiyeyi tezyit edebilecektir. Mal sahibi ile hasıl olan itilâftan veyahut anif-üz zikir Muhtelit Hakem Mahkemesi kararından itibaren iki ay müddet zarfında tediye vuku bulamadığı takdirde, emval ve hukuk ve menafi-i mezkûre iade edilecektir.
MADDE 67—Bir taraftanYunanistan, Romanya , Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve diğer taraftan Türkiye, kendi orduları ve devairi canibinden Türkiye arazisinde veya mütenazıran Yunanistan, Romanya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti arazisinde ahz ve zaptedilmiş veya sekvestro olunmuş olup ta elyem kendi arazileri dahilinde bulunan her nevi emval-i menkulenin memleketlerinde taharri ve iadesi hususunda gerek tedabir-i idariye-i münasibenin ittihazı, gerek evrak ve vesaik-i aidesinin teslimi suretiyle teshilât iradesini mütekabilen taahhüt ederler. İşbu taharri ve iade keyfiyeti, kezalik Alman, Avusturya-Macar veya Bulgar orduları ve devairi tarafından Yunan, Romanya veya Sırp-Hırvat-Sloven Devleti arazisi üzerinde zapt veya sekvestro olunup ta Türkiyeye veya tebaasına devrolunmuş bulunan anif-üz zikir eşya ile Yunan, Romanya veya Sırp orduları tarafından Türk toprağında zapt veya sekvestro edilerek Yunanistan'a, Romanya'ya veya Sırp-Hırvat-Sloven Devletine veya tebaalarına devredilmiş olan eşya hakkında dahi cari olacaktır. İşbu taharri ve iadeye müteallik istidanameler, Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren altı ay zarfında ita olunacaktır.
MADDE 68 — Türkiye'nin Yunan ordusu tarafından işgâl edilmiş bulunan menatıkında bir taraftan Yunanistan memurini ve devairi ve diğer taraftan Türk tebaası arasında aktolunmuş mıukavelâttan mütevellit düyun, mezkûr mukavelelerde münderiç şerait dairesinde Yunanistan hükümeti tarafından tesviye olunacaktır.
MADDE 69 — 1 ağustos 1914 te müstefit oldukları usule göre düvel-i müttefika tebaasının ve mallarının tâbi olduklaıı hiç bir vergi, resim veya resmi munzam 1922 — 1923 sene-i maliyesi tehakkukatından mukaddemki seneler için tebaa-i mezkûreden veya mallarından cibayet edilmeyecektir.
1932—1923 sene-i maliyesinden mukaddemki seneler hesabatına ait olmak üzre 15 mayıs 1923'ten sonra mebaliğ alız ve tahsil edilmiş bulunur ise işbu muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ında, mukabil-i menlehülhaklara reddolunacaktır. 1923 mayısının on beşinden mukaddem tahsil edilen mebaliğ hakkında hiç bir talep ve iddia dermeyan olunamayacaktır.
MADDE 70 — 65,66,68 ve 69'uncu maddelere müstenit metalip, işbu Muahedenin mevki-i icraya vaz'ından itibaren altı ay müddet zarfında salâhiyettar memurin nezdinde ve itilâf hasıl olmazsa, gene işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren on iki ay müddet zarfında Muhtelit Hakem Mahkemesi nezdinde dermeyan ve ikame olunacaktır.
MADDE 71—Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Romanya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti veya bunların tebaaları kendi emval ve hukuk ve menafileri hakkında 29 teşrinievel 1914 tarihinden evvel Hükümet-i Osmaniye nezdinde serd-i metalip veya ikame-i dava etmiş olduklarından, işbu Kısmın ahkâmı , mezkûr metalip veya deaviyi bir suretle ihlâl edemeyecektir. Britanya, Fransa, İtalya, Romanya ve Sırp-Hırvat-Sloven Hükûmeti nezdinde Hükümet-i Osmaniye veya tebaası tarafından serd veya ikame olunmuş metalip veya deavi hakkında da ayni muamele câri olacaktır. Bu mealip veya deavi Türkiye Hükûmeti ile işbu Maddede gösterilen hükümetler nezdinde, Kapitülasyonlarm ilgası nazar-ı itibara alınmak şartı ile, ayni şerait altında takip olunacaktır.
MADDE 72—Muahede-i hazıra ile Türk kalan arazi dahilinde Almanya, Avusturya , Macaristan ve Bulgaristan'a veya onların tebaalarına ait olup ta işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından mukaddem Hiikûmat-ı müttefika canibinden haciz veya işgâl edilmiş bulunan emval ve hukuk ve menafi, mezkûr hükûmetler ile Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan Hükümetleri veya onların alâkadar tebaaları arasında takarrür edecek itilâfların in'ikadına kadar hükûmat-ı müttefika yedlerinde kalacaktır. Eğer emval ve hukuk ve menaf-i mezkûre tasfiye edilmiş ise bu tasfiye muamelâtı tasdik edilmiştir. İşbu Muahede ile Türkiye'den ayrılmış olan arazi dahilinde icra-yı hâkimiyet eden Hükümetler, bu Muahedenin mevki-i icraya vaz'ından itibaren bir sene zarfında o arazide bulunan Almanya, Avusturya, Mecaristan ve Bulgaristan'a veya tebaalarına ait emval ve hukuk ve raenafi-i tasfiye edebileceklerdir. Şimdiye kadar icra edilmiş olsun veya henüz icra edilmemiş bulunsun tasfiyelerin hasılatı, eğer bu emval Alman, Avusturya, Macar ve Bulgar Devletlerine ait ise, alâkadar Devlet ile aktolunmuş olan Sulh Muahedenamesile müesses tamirat komisyonuna ita edilecektir. Eğer tasfiye edilen emval, emval-i hususiyetleri ise bedeli doğrudan doğruya sahiplerine verilecektir. Bu Maddenin ahkâmı Osmanlı anonim şirketlerine tatbik olunmaz.
İşbu Madde ile irca edilen tedabirden dolayı Türkiye Hükümeti hiç bir veçhile mes'ul olmayacaktır.
FASIL II
Mukavelenameler ve Mürur-u Zamanlar
MADDE 73 — Seksen ikinci Maddede tarif edildiği veçhile muahharen düşman olmuş olan taraflar beyninde ve mezkûr Maddede gösterilen tarihten mukaddem münakit olup atide zikredilen envaa mensup bulunan mukaveleler, ihtiva ettikleri ahkâma ve işbu Muahedenin ahkâmına tâbi bulunmak şartile, mer'i kalırlar:
a ) Emval-i gayrimenkule satışına müteallik mukavelenameler seksen ikinci Madde mucibince tarafeynin düşman olduğu tarihten mukaddem teslim muamelesi fiilen icra olunmuş ve fakat nefs-i bey-i muamelesi usulen tahakkuk ettirilmemiş bulunmasa bile;
b ) Efrat arasında münakit icar ve isticar mukavelenamelerde bedel-i icar ve vaad-i icar mukavelenameleri;
c ) Efrat arasında münakit maadin, orman veyahut ziraat edilecek arazi işletilmesine müteallik mukavelenameler;
d ) Gayrimenkulâtın teminat olarak iraesine müteallik mukavelenameler ile menkulâtın rehine ve teminat gösterilmesine dair mukavenameler;
e ) Şirket tesisine mütedair mukavelenameler, bu hüküm tâbi olduklaıı kanuna göre şürekânınkinden başka bir şahsiyeti bulunmayan kollektif şirketlere [ partnerşip] tatbik olunamaz.
f ) Mevzuu ne olursa olsun efrada veya şirketlerle Devlet, ve vilâyat ve belediyeler veyahut buna mümasil diğer eşhası hükmiye-i idariye arasında münakit mukavelenameler;
g ) Aile ahkâmma müteallik mukavelenameler;
h ) Hibelere veya ne mahiyette olursa olsun teberruata ait mukavelenameler.
İşbu Madde, mukavelenamelere hin-i akitlerinde bizzat haiz oldukları kıymetten başka bir kıymet izafesi için ihticaca salih olamaz.
İşbu Madde imtiyazat mukavelenamelerine tatbik olunmayacaktır.
MADDE 74 — Sigorta mukavelenameleri işbu Faslın Lahikasında münderiç ahkâma tâbidir.
MADDE 75 — 73'üncü ve74'üncü Maddelerde tadat olunun mukavelenamelerden ve imtiyaz mukavelenamelerinden gayri bilâhare yekdiğerine düşman olan efrat beyninde münakit mukavelenameler, tarafeynin düşman oldukları tarihten itibaren münfesih olmuş addedileceklerdir. Maamafih mukavele âkitlerinden her biri, işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren üç ay zarfında, icap ederse, taraf-ı diğere, mukavelenin akdi tarihindeki şerait ile ipkası talep olunduğu tarihdeki şerait arasında mevcut farka tekabül edecek tazminatı tediye etmek şartiyle, mukavelenamenin icrasını talep edebilecektir. Bu tazminat, tarafeyn arasında itilâf edilemediği halde, Muhtelit Hakem Mahkemesi tarafından tayin edilecektir.
MADDE 76 — İşbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ından evvel 73 ilâ 75'inci maddelerle muharrer mukavelenamelerin Düvel-i âkide tebaasından olan akitleri arasında ve bilhassa bu mukavelâtın feshine, idamesine, suver-i icraiyesine veyahut tadiline dair ve tediye edilecek akçenin cinsine, veya kambiyo rayicine müteallik itilâflar da dahil olduğu halde vukua gelen suver-i tesviyenin muteber olduğu tasdik olunur.
MADDE 77 — 30 teşrinievel 1918'den sonra müttefikin tebaasile Türkiye tebaası beyninde münakit mukavelenameler muteber ve huku-u umumiye ahkâmına tâbidir . 30 teşrinievel 1918 tarihinden sonra 16 mart 1920 tarihine kadar İstanbul Hükümeti ile usulü dairesinde aktolunmuş mukavelenameler dahi kezalik muteber ve hukuk-u umumiye ahkâmına tâbidir. 16 mart 1920'den sonra İstanbul Hükûmetiyle usulü dairesinde aktolunmuş ve mezkûr Hükümetin hâkimiyet-i filiyesi altındaki araziye müteallik bulunmuş olan bütün mukavelenameler ile itilâfnameler, işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren üç ay müddet zerfında,alâkadarların vuku bulacak müracaatieri üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tasvibine arzolunacaktır. Bu mukavelenameler mucibince vukubulmuş olan tediyat, tediyat-ı mezkûreyi icra etmiş olan taraf hesabına usulen matlup kaydedilecektir. Tasvip vaki olmadığı halde, alâkadar tarafın -eğer icap eder ise- doğrudan doğruya ve fiilen dûçar olduğu zarara tekabül edecek mikterda bir tazmine istihkakı olacak ve bu tazmin, muslihane bir itilâf hâsıl olmadığı takdirde, Muhtelit Hakem Mahkemesi canibinden tayin edilecektir.
Bu Maddenin ahkâmı ne imtiyaz mukavelenamelerine ne de imtiyazatın devir ve ferağına tatbik olunamaz.
MADDE 78 — Bilâhare düşman olmuş tarafeyn arasında, imtiyaz muktavelerıamelerinden başka münakit mukavelelere ait olarak zuhur etmiş veya zirde gösterilen altı ay müddetin inkızasından evvel zuhur edebilecek olan bilcümle ihtilâfat, Muhtelit Hakem Mahkemesi tarafindan halledilecektir. Maahaza bîtaraf Devletlerin kanunlarının tatbikından dolayı Düvel-i mezkûre mehakim-i milliyesinin daire-i salâhiyetine dahil olan ihtilâfat müstesnadır. İşbu şıkk-ı ahirde ihtilâfat-ı mezkûre, Muhtelit Hakem Mahkemesi tarafından değil mer'i mehakim-i milliye-i mebhu-ün anha tarafından hal ve fasledilecektir.
Bu Madde mucibince Muhtelit Hakem Mahkemesi'nin daire-i salâhiyetinde olan ihtilâfata müteallik şikâyatın, mezkûr Mahkemeye teşekkülü tarihinden itibaren altı ay müddet zarfında arzedilmiş olması lâzımdır.
Bu müddetin inkızasında Muhtelit Hakem Mahkemesi'ne arzedilmemiş olacak ihtilâfat, lıukuk-u umumiye ahkâmına tevfikan salâhiyettar mehakim tarafından hal ve fasledilecektir.
Bu Maddenin ahkâmı, ne harp esnasında ayni memlekette oturmuş ve şahıslar ile mallarına serbestçe mutasarrıf bulunmuş olan bütün taraflar arasında münakit mukavelenamelere, ne de tarafeynin düşman oldukları tarihten mukaddem salâhiyettar bir mahkeme tarafından bir hükme iktiran etmiş ilıtilâfata tatbik olunamaz.
MADDE 79 — Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn arazisi üzerinde düşmanlar arasındaki ınünasebatta mürur-u zamana, ehl-i kanunînin mürurundan mütevellit adem-i istima-i davaya veya sukut-u hakka dair her türlü müddetler, ister harbin bidayetinden evvel, ister ondan sonra cereyana başlamış olsun, 29 teşrinievel 1914'ten Muahede-i haziranın mevki-i mer'iyete vaz'ından üç ayın inkızasına kadar tatil edilmiş addolunacaktır. İşbu hüküm, bilhassa faiz ve temettü kuponlarının ibrazı müddetlerine ve vacib-üt tediye kurası isabet etmiş bulunan veyahut sair bir suretle vacib-üt tediye olan eshamın ibraz müddetlerine tatbik edilir. Romanya'ya taalluk eden hususatta balâda mezkûr müddetler 27 ağustos 1916 tarihinden itibaren tatil edilmiş addolunacaklardır
.MADDE 80 — Düşmanlar beynindeki münasebatta kabl-el harp tanzim edilmiş olan hiç bir sened-i ticarî, mahza kabul veya tediye için müddet-i matlube zarfında ibraz edilmediğinden veya harp esnasında ne keşidecilere ne cirantalara adem-i kabul veya adem-i tediyeden dolayı ihbar vuku bulmadığından ne protesto ve ne de herhangi bir muamelenin adem-i ifasından dolayı gayrimuteber addedilmeyecektir.
Eğer bir sened-i ticarînin kabul veya tediyesi zımnında mecburiyet-i ibrazı yahut adem-i kabul veya adem-i tediyenin keşideci veya cirantalarla mecburiyet-i ihbarı veya o senedin protesto mecburiyeti için muktazi müddet, harp esnasında munkazı olmuş ve senedi ibraz veya protesto etmek veya adem-i kabul veya adem-i tediyesini ihbar eylemek ile mükellef olan taraf bunu harp zamanında ifa etmemiş ise, senedi ibraz, adem-i kabul veya ademi tediye-yi ihbar veyahut protesto tanzimi için kendisine jşbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itidaren, üç ay müddet verilecektir.
MADDE 81 — Vacib-üt tediye olmuş düyunu teminen harpten evvel tesis kılınmış menkul veya gayrimenkul merhunat veya teminatı akçeye tahvil için harp esnasında yapılmış olan satışlar medyunu heberdar etmek üzre muktazi merasim kamilen ifa olunamamış olsa bile -- medyun-u mezkûrun her türlü zarar ve ziyanlar hakkında rüy'eti muhasebe için, dayini Muhtelit Hakem Mahkemesi'ne davet edebilmesi hakkı mahfuz kalmak kayd-i sarih-i ihtirazîsi tahdında — muteber tanınacaktır. Mahkeme tarafeyn arasındaki hesabatı tasfiye etmek ve rehin veya teminat olarak verilen malın şerait-i füruhunu tetkik eylemek ve eğer dayin su-i niyetle hareket etmiş veyahut rehini satmaktan içtinap için veya bu satışın fiil-i hakikî ile vukuunu temin zımnında yed-i iktidarında olan her vasıtaya müracaat etmemiş ise medyunun satış hasebile uğradığı zararı tamir mecburiyetini dayine tahmil eylemek vazifesini haiz olacaktır. Bu ahkâm ancak düşmanlar arasında kabili tatbik olacak ve balâda muharrer muamelâttan 1 mayıs 1923 tarihinden sonra icra edilmiş olanlarına teşmil edilmeyecektir.
MADDE 82 — Bu Faslın mefadınca, bir mukavelenamenin tarafeynini teşkil eden eşhas, aralarında ticaretin fiilen gayrimümkün olduğu veya mezkûr eşhastan birisinin tâbi olduğu kavanin, evamir veya nizamat ile ticaret menedildiği veya gayrikanunî bir mahiyet iktisap ettiği tarihten itibaren düşman ad ve telâkki olunacaklardır. Akti mukavele edenlerden birisi için düşman memleketi olduğu halde harp esnasında orada ikamet ederek şahıs ve emvali hakkında serbestçe tasarrufatta bulunabilmiş olduğu Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideynden birinin arazisi dahilinde (şirketler de dahil olmak üzre) düşman eşhas veya onların memurları arasında aktolunmuş mukavelenameler, 73, 75, 79, 80'inci Maddeler ahkâmından müstesna olarak ahkâm-ı umumiyeye tâbi tutulacaktır.
MADDE 83 — İşbu Faslın ahkâmı Japonya ile Türkiye arasında tatbik olunmayacak ve ahkâm-ı mezkûrede mevzu-u bahsolan mevat , salif-ül beyan iki memleketin her birinde kavanin-i mahalliyeye tevfikan hal ve fasledilecektir.
LÂHİKA
1. Hayat Sigortaları
I. Bir sigortacı ile bilâhare düşman olmuş bir şahıs arasında aktedilmiş olan hayat sigorta mukavelenameleri muhasamatın inişadı veya şahs-ı mezkûrun düşman olması dolayısile mefsuh addedilmeyecektir. Fıkra-i salifeye göre mefsuh addedilmeyen bir mukavelename ahkâmınca harp esnasında vacib-üt tediye olmuş olan her sigorta edilmiş meblâğ badel harp kaabil-i tesviye olacaktır. İşbu meblâğa vacib-üt tediye olduğu zamandan tevsiye edildiği tarihe kadar senevî yüzde beş faiz zammedilecektir. Harp esnasında sigorta ücuratının adem-i tediyesinden veyahut mukavelename ahkâmının adem-i icrasından nâşi şayet bir mukavelename hükümsüz veya tesirsiz kalmış ise sigorta olan şahıs veya vekilleri veyahut menleh-ül hukuku işbu muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren on iki ay zarfında, her zaman poliçanın hükümsüz kaldığı veyahut mefsuh addedildiği günkü kıymet-i iştiraiyesini sigortacıdan senevî yüzde beş zammı faizle talep edecektir. Hayat sigorta mukavelenameleri 29 teşrinievel 1914 tarihinden mukaddem imza edilip işbu mukavelenamelerin ahkâmına nazaran ücuratın adem-i tediyesinden nâşi işbu muahedenameden evvel fesih veya tenzil edilmiş olan Türk tebaası işbu muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren üç ay zarfında ve şayet o esnada berhayat iseler, sigorta edilen sermayenin tamamı için poliçalannı yeniden tanzim etmeğe salâhiyattar olacaktır. Bunun için kumpanya doktorunun yapacağı ve kumpanyanın matluba muvafık göreceği bir muayene-i tıbbiyeden geçtikten sonra mütedahil ücuratı yüzde beş faiz-i mürekkep zammiyle tediyeye mecbur olacaklardır.
2. Elyevm bir müttefik devlet tebaası olan şirketler ile Türkiye tebaası arasında 1914 senesi 29 teşrinievelinden mukaddem akdedilmiş olup Türk altınından gayri bir nakit ile tediyesi kabul ve ücuratı 18 teşrinisani 1915 tarihinden evvel ve sonra veyahut yalnızca bu tarihten mukaddem tediye edilen hayat sigortası mukavelenameleri berveçh-i âti tesviye edilecektir:
Evvelâ — 18 teşrinisani 1915 tarihinden evelki zamanlar için mukavelenamede zikredilen cins para ile ve bu cins naktı ihraç eyleyen memleketin rayicine göre sigorta edilen şahsın hukuku poliçanın şerait-i umumiyesine tevfikan tesbit edilecektir. (Meselâ frank, altın frank, yahut evrak-ı naktiye frank olarak tasrih edilen her meblâğ Fransız frankiyle tesviye edilecektir);
Sâniyen — 18 teşrinisani 1915 tarihinden sonraki müddet için —Türk lirasının kıymeti harpten evvelki kıymetine müsavi farzolunduğundan — Türk evrak-ı naktiyesi ile tesviye edilecektir. Şayet mukavelenameleri Türk parasından gayri bir nakit ile aktedilmiş olan Türkiye tebaası, 18 teşrinisani 1915'den beri ücretlerini mukavelenamelerde zikredilen nakit ile tediye ettiklerini ispat ederlerse mezkûr mukavelenameler, 18 teşrinsani 1915'ten sonraki zamanlar için bile işbu nakti ihraç etmiş olan memleketin rayicine göre tesviye edilecektir. Mukavelenameleri elyevm müttefik bir devletin taht-ı tabiiyetinde bulunan şirketlerle 29 teşrinievel 1914 tarihinden evvel Türk parasından gayri bir nakit ile aktedilmiş ve ücuratın tediyesi dolayısiyle el'an mevki-i meriyette kalmış olan Türkiye tebaası, İşbu muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren üç ay zarfında işbu mukavelenamelerde mezkûr para ile ve o nakti ihraç eyleyen memleketin rayicine göre, sermayelerini itmam için poliçalarını yeniden tanzim ve tesis etmek hakkına malik olacaklardır. Bunun için, 18 teşrinsani l915'ten beri vadeleri hitam bulmuş olan ücuratı mezkûr para ile tesviye edeceklerdir. Buna mukabil mumaileyhimin mezkûr tarihten itibaren Türk evrak-ı naktiyesi ile tediye ettikleri ücurat kendilerine ayni cins nakit ile iade edilecektir.
3. Türk lirası olarak akdedilmiş olan sigorta mukavelenameleri bedelâtının tesviyesi Türk evrakı naktiyesile vuku bulacaktır.
4. Sigorta şirketi ile bir mukavele-i mahsusa ile poliçalarının kıymetini ve ücuratın sureti tediyesini evvelce tanzim etmiş olan sigortalı şahıslarla işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinde poliçaları suret-i kafiyede tediye edilmiş olan şahıslara 2 ve 3 üncü fıkraların ahkâmı tatbik edilmeyecektir.
5. Fıkarat-ı salifenin tatbiki zımnında tarafeynin tahhüdatı mütekab delerini hesap için hayat-ı beşerin ihtimalâtına faizin miktarını mezcederek istinat eden sigorta mukavelenameleri hayat üzerine yapılmış sigorta mukavelenamesi hükmünde addolunacaktır.
II. Bahrî Sigortalar
6. Tarafeynin düşman olmalarından mukaddem muhatara başlamış olduğu takdirde ve sigortacının tâbi olduğu devlet veya işbu devletin müttefikleri tarafından vuku bulan harekât-ı harbiye neticesindeki hasaratı temin ve tazmine dair olmamak şartiyle deniz sigorta mukavelenameleri, muhtevi bulundukları ahkâm câri bulunmak üzre, mefsuh addedilmeyeceklerdir.
III. Karık Sigortaları ve Diğer Sigortalar
7. Fıkra-ı salifede zikredilen kayd-ı ihtirazı tahtında harik veya diğer sigorta mukavelenameleri mefsuh addedilmeyeceklerdir.
FASIL III
Düyun
MADDE 84 — Harpten evvel akdedilmiş mukavelenameler mucibince harpten evvel veya harp esnasında vacib-üt tebiye olmuş bulunan ve harp sebebiyle tesviyesiz kalmış düyunun, mukavelenamelerde münderiç şerait dairesinde ve mukavele edilen para i!e o paranın ihraç edildiği memlekette câri rayici üzerinden tesviye ve tediyesi lâzım geleceğini tanımak hususunda Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn müttefiktirlar. İşbu Kısmın ikinci Faslı Lâhikasının ahkâmına halel gelmemek şartiyle şu cihet mukarrerdir ki harpten evvelki bir mukavele mucibince icrası lâzımgelen tediyat, harp esnasında mezkûr mukavelede gösterilen paradan gayri bir para ile kısmen veya tamamen tahsil edilmiş bulunan mebaliğın mukabili olduğu takdirde, bu tediyat, hakikatte tahsil olunmuş olan mebaliğı, tahsilatın vuku bulduğu para ile eda etmek suretile icra olunabilecektir. Bu hüküm işbu muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ından evvel alâkadarlar arasında suret-i muslıhanede vaki olmuş olan ve taahhüdat-ı muhalifeyi haleldar edemeyecektir.
MADDE 85 — Düyun-u Umumiye-i Osmaniye işbu Fasıldan ve işbu Kısmın ( İktisadî Ahkâm ) diğer fusulünden bilittifak, hariç bırakılmıştır.
FASIL IV
Mülkiyet-i Sınaiye, Edebiye veya Sanayi-i Nefise Mülkiyeti
MADDE 86— İşbu muahede ahkâmı mahfuz kalmak kaydile, mülkiyet-i sınaiye, edebiye veya sanayi-i nefise mülkiyeti hukuku, âkit devletlerden her birinin kavaninine nazaran 1 ağustos 1914'te mevcut bulunmuş oldukları hal üzre, Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn arazisinde, işbu muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren, bu hukuktan hali harbin başladığı anda miiteneffi olan eşhasın veya menlebülhaklarının lehine tekrar tesis veya iade olunacaktır. Kezalik eğer haıp vukua gelmemiş olsaydı, bir mülkiyet-i sınaiyenin ve yahut edebiyata veya sanayi-i nefiseye müteallik bir eser neşrinin himayesi için kanun dairesinde vâki olmuş bir müracaat üzerine harbin devam ettiği müddet esnasında iktisap edilebilecek hukuk dahi işbu muahedenamenin mevkii mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren işbu hukuka istihkakı bulunan eşhas lehine olarak tasdik ve tesis edilecektir. Balâda münderiç ahkâm mucibince ipkaen tesis edilecek olan hukuka halel iras etmemek şartiyle, esna-yı harpte müttefik devletlerden birinin teşriî, icarî veya idarî bir makamı tarafından ittihaz kılınmış olabilen tedabir-i mahsusaya iptinaen Osmanlı tebaasına müteallik mülkiyet-i sınaiye, edebiye veya sanayi-i nefise mülkiyeti hususunda ifa edilen bilcümle muamelât [ruhsat itası da dahil olmak üzre] mer'i kalacak ve hükümleri tamamiyle câri olmakta devam edecektir. Bu hüküm her hangi bir müttefik devlet tebaasının hukuku hakkında Türkiye makamatı tarafından ittihaz edilmiş muamelâtı mümasile için dahi ayni veçhile câridir.
MADDE 87 — 1 ağustos 1914 tarihinde zaten iktisap edilmiş olan veyahut eğer harp vaki olmamış bulunsaydı harpten evvel veya harbin devam ettiği müddet esnasında vuku bulmuş bir talep ile o tarihten beri ihrazı mümkün bulunan mülkiyet-i sınaiye hukukunu istihsal veya muhafaza veya bu bapta itiraz dermeyan edebilmeleri için diğer her bir âkit devlet arazisinde Türk tebaasına ve Türkiye'de mezkûr devletlerin tebaasına, resmi munzam ve hiç bir nevi ceza olmaksızın her müracaatı icra her muameleyi ikmal her türlü rüsumu tesviye ve suret-i umumiyede her devlet kavanin ve nizamatının istilzam ettiği kâffe-i muamelâtı ifa eylemek üzre, işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren akalli bir sene mühlet verilmiştir. Bazı merasim ve muamelâtın ifa ve itmam etmemesinden veya bir resmin verilmemesinden dolayı sâkıt addedilmiş olan mülkiyet-i sınaiye hukuku—ihtira beratlarile resimlere ait hususatta bunları gayri mer'i addolunduğu zamanlarda işleten veya istimal eden eşhas-ı salisenin hukukunu sıyanet için her devletin mukteza-yı nısfet addedeceği tedabiri ittihaz eyleyebileceği kayd-ı ihtirazîsiyle—tekrar iktisabı mer'iyet edecektir. Bir ihtira beratının mevki-i tatbika vaz'ı veyahut fabrika alâmeti farikasının veya bir ticaretin veya bir resmin istimali için ve;ilen mehilde 1 ağustos 1914 ile işbu Muahedenin mevkii mer'iyete vaz'ı tarihi arasındaki müddet dahili hesap edilmeyecek ve bundan başka, 1 ağustos 1914 tarihinde balen muteber bulunmuş olan hiç bir ihtiıa beratının ve fabrika veya ticaret alâmet-i farikasının veya resmin işbu muahedenin mevki-i icraya vaz'ından itibaren iki sene müddet geçmedikçe, sırf mevki-i tatbika adem-i vaz'ı veya edemi istimali cihetile, sukut veya fesha tâbi olamayacağı mukarrerdir.
MADDE 88 — Bir taraftan Türkiye tebaasiyle Türkiye'de mukim olan veya Türkiye'de san'atlarını icra etmekte bulunan eşhas ve diğer taıaftan müttefik devletlerin tebaası ile müttefiklerin arazisinde ikamet veya san'atlaını icra eden eşhas ve kezâlik bu eşhasın harp esnasında bazı hukuk devretmiş olduğu eşhas-ı salise taraflarından, hal-i harp tarihile işbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihi arasında geçen müddet zarfında, diğer tarafın arazisinde, hudusa gelmiş olup esna-yi harpte her hangi bir zımmında mevcut bulunmuş olan veyahut 86'ıncı maddeye istinaden yeniden tesisi icap eden mülkiyet-i sınaiye, edebiye veya sanayi-i nefise mülkiyeti hukukunu haleldar etmiş gibi addolunabildiği ef'alden dolayı bir dava ikame ve hiç bir talep dermeyan edilemeyecektir.
Balâda zikrolunan ef'al meyanında Tarafeyn-i Aliyeyn-i Âkideyn hükümetleri veya onlar hesabına veya onların muvafakatile diğer eşhas tarafından mülkiyeti sınaiye, edebiye veya sanayii nefise mülkiyeti haklarının istimali ve kezalik bu hukukun tatbik olunabileceği mahsulât, alât ve edevat veya her türlü eşyanın furuhtu, mevkii fnrulıta vaz'ı veya istimali fiilleri de dahildir.
MADDE 89— Mülkiyet-i sınaiye hukukundan istifade, veyahut edebiyata veya sanayi-i nefiseye müteallik asar-ı teksir hakkında, bir taraftan müttefik Devletler tebaaları veya bunların topraklarında sakin veya orada san'atlarını icra etmekte olan eşhas ile diğer taraftan Osmanlı tebaası arasında hal-i harpten mukaddem akdedilmiş olan ruhsat mukavelenameleri Türkiye ile müttefik Devlet arasında mütehaddis hal-i harp tarihinden itibaren mefsuh addedileceklerdir. Ancak her halde, bu nevi bir mukavelenameden iptidaen müstefıt olan kimse işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren altı ay zarfında sahibi hukuktan yeni bir ruhsat talep etmek hakkını haiz olacak ve bunun şeraiti, tarafeyn arasında bilitilâf kararlaşdırılmazsa, işbu Kısmın beşinci Faslında münderiç Muhtelit Hakem Mahkemesi tarafından tayin olunacaktır. O takdirde Mahkeme, icap ederse, harp esnasında hukukunun istimalinden dolayı muhik göreceği lâzim-üt tesviye mebaliği tayin edebilecektir.
MADDE 90— İşbu Muahede mucibince Türkiye'den ayrılan arazi ahalisi, gerek bu infikâke ve gerek bunun neticesi olarak hasıl olan tebeddül-ü tabiiyete rağmen,Osmanlı kavaninine göre bu tebeddül anında sahip oldukları mülkiyet-i sınaiye, edebiye ve sanayii nefise mülkiyeti hukukundan Türkiye'de tam ve kâmil bir sûrette istifadelerini muhafaza edeceklerdir. Bu Muahede ile Türkiye'den ayrılan arazide bu infikâk ânında mer'i veya 86'ıncı madde mucibince yeniden tesis veya ipka edilecek olan mülkiyet-i sınaiye, edebiye ve sanayi-i nefise mülkiyeti hukuku rnezkur arazinin intikal edeceği Devlet tarafından tanınacak ve Osmanlı kavanini mucibince devamı kabul edilen müddetçe bu arazi üzerinde mevki-i mer'iyette kalacaktır.
MADDE 91— Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti'nin Dersaadet'te veya mahalli sairede 30 teşrinievel 1918 tarihinden beri usûlen vermiş olduğu ihtira beratları veya fabrika alâmat-i farikası hakkında ifa etmiş olduğu muamelât-ı tesciliye ve kezalik işbu beratlarla alâmat-i farikanın devir veya ferağına müteallik her türlü kayit veya tescil muameleleri alâkadarların işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren üç ay zarfında verecekleri istidaname üzerine Türkiye Hükümeti'ne arz ve Hükümet-i müşarüleyha tarafından tescil edilecektir. İşbu tescilin hükmü, tescil-i iptidaî tarihinden muteberdir.
FASIL V
Muhtelit Hakem Mahkemesi
MADDE 92 — Bir taraftan müttefik Devletlerden her biri ve diğer taraftan Türkiye arasında Muahede-i haziranın mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren üç ay müddet zarfında birer Muhtelit Hakem Mahkemesi teşkil olunacaktır. Bu Mahkemelerden her biri, ikisi alâkadar Hükümetlerin her biri tarafından tayin olunmak üzre, üç âzâdan mürekkep olacaktır. Bu Hükümetler müteaddit zatı tayin etmek salâhiyetini haiz olacaklar ve mahkemede âzâ sıfatiyle balunacak zatı icab-ı hale göre bunlar meyanından intihap edeceklerdir. Reis alâkadar iki Hükümet arasında bilitilâf tayin olunacaktır. Muahede-i haziranın mevki-i mer'iyete vaz'ı tarihinden itibaren iki ay müddet zarfında bu itilâf husul pezir olmadığı takdirde reis-i mumaileyh, alâkadar Hükümetlerden birisinin talebi üzerine, Lâhey Beynelmilel Adalet Mahkeme-i Daimesi reisi tarafından harp esnasında bitaraf kalmış olan Devletler tebaasına mensup zevat meyanından tayin edilecektir. Eğer bu iki ay zarfında alâkadar Hükümetlerden birisi kendisini mahkemede temsil edecek âzâyı intihap etmeyecek olur ise diğer alâkadar Hükümetin talebi üzerine mezkûr âzânın emr-i tayini Cemiyet-i Akvam Meclisi'ne âit olacaktır. Mahkeme âzâsından birisinin vefatı veya istifası takdirinde veyahut Mahkeme âzâsından biri vezaifini ifa etmesi her hangi bir sebepden dolayı vezaifini ifa edemeyecek bir halde bulunursa, nasp için mukarrer usule tevfikan, yerine diğerinin tayinine tevessül edilecektir. Mezkûr iki ay müddet vefat-ı istifanın ve ifa-yı vazifede adem-i imkânın usulü dairesinde subut bulduğu günden itibar edilecektir.
MADDE 93 — Muhtelit Hakem Mahkemelerinin merkezi İstanbul'da olacaktır. Eğer mesalihin kemiyet ve keyfiyeti muhik gösterirse alâkadar Hükümetler her Mahkemede bir veya bir kaç şube-i munzamma ihdas etmek salâhiyetini haiz olacaklardır. İşbu şubelerden her birinin in'ikadı için lüzumuna göre her hangi bir mahal tayin edilebilecektir. Bu şubelerin her biri bir reis-i sani ile 92'inci maddenin 2 ilâ 5'inci fıkralarında mezkûr olduğu veçhile mansup iki âzâdan müteşekkil olacaktır. Her Hükümet huzur-u Mahkemede kendisini temsil etmek için bir veya bir kaç memur [Ajan] tayin edecektir. Şayet Muhtelit bir Hakem Mahkemesinin veyahut Şubelerinden birisinin teşekkülünden itibaren üç sene sonra işbu Mahkeme veya Şube mesaisini itmam etmemiş bulunursa ve mezkûr Mahkeme veya Şubenin mahalli in'ikadının bulunduğu araziye sahip olan Devlet talep ederse salif-üz zikir Hakem Mahkemesi veya şubesi işbu arazi haricine naklolunacaktır.
MADDE 94 — 92 ve 93'üncü maddeler mucibince ihdas edilen Muhtelit Hakem Mahkemeleri işbu Muahede mucibince kendi salâhiyetleri dahilinde bulunan ihtilâfat hakkında hüküm vereceklerdir. Ekseriyet-i âzânın verdiği karar Mahkemenin kararı olacaktır. Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn, Muhtelit Hakem Mahkemelerinin mukarreratını kat'î addettiklerini ve kendi tebaaları hakkında bunları mecburiy-ül ittiba kılacaklarını ve ilâmat kendilerine tebliğ edilir edilmez hiç bir tenfiz kararı ittihazına hacet olmaksızın bütün arazileri dahilinde icrasını temin edeceklerini kabulde müttefiktirler. Bundan başka, Tarafeyn-i Âliyeyn-i âkideyn bilhassa tebligatın isaline ve delâilin cem'ine âit hususatta kendi Mahkeme ve memurlarının Muhtelit Hakem Mahkemelerine, yedd-i iktidarlarında bulunacak olan her türlü muaveneti doğrudan doğruya ifa etmelerini teahhüt eylerler.
MADDE 95—Muhtelit Hakem Mahkemelerinin rehberi adâlet, hakkaniyet ve hüsnüniyet olacaktır. Her Mahkeme, huzurunda istimal olunacak lisanı tayin edecek ve mesaliha tamamiyle vukufu temin için icap eden tercümeleri yaptıracak ve kendi huzurunda takip edilecek usul-ü muhakeme kavaidini ve müddetlerini tanzim eyleyecektir. Bu kavaidin tanziminde, esasat-i âtiyeye riayet olunacaktır:
1. Usul-ü muhakeme bir lâyiha ve mütekabilen bir lâyiha-i cevabiye ibrazını ihtiva edecek, bir lâyiha-i reddiye-i cevabiye ile mütekabil bir lâyiha-i reddiye-i cevabiye ita olunabilccektir. Şayet tarafeynden biri mülâhazat-ı şifahiye dermeyan etmek veya ettirmek talebinde bulunursa, taraf-ı diğere de böyle bir halde ayniyle hareket etmek salâhiyeti verilmek şartiyle, buna mezun olacaktır.
2. Mahkeme tahkikat icrasını, evrak ibrazını, ehl-i hibreye müracaatı emretmek, mahallerinde keşif ve muayene icra, her gûna malûmatı talep eylemek, şahitleri istima etmek, ve tarafeynden veyahut mümessillerinden her türlü izahat-ı şifahiye veya tahririyeyi talep etmek hususlarında kâffe-i salâhiyeti haiz olacaktır.
3. Muahede-i hazırada hilâfına münderiç ahkâm müstesna olmak üzre, Mahkemenin teşkilinden itibaren altı ay müddetin hitamından sonra hiç bir talep ve iddia kabul olunmayacaktır. Meğer ki Mahkeme-i mezkûrenin bir karan ile ita edilmiş ve bud-i mesafe veya kuvve-i mücbire esbabına müpteni olarak suret-i istisnaiyede muhik görülmüş bir müsaade-i mahsusa mevcut ola.
4. Bir sene zarfında, mecmuu sekiz haftayı tecavüz etmeyecek olan tatil devreleri müstesna olmak üzre her hafta mesalihin
sü'rat-i ceryanını temin etmek için muktazi miktarda celse akdetmek Mahkemenin cümle-i vezaifindendir.
5. Hükümler, işin Mahkemece müzakereye konulduğunu ifade eden hitam-ı muhakemeden itibaren nihayet iki ay sonra her halde isdar edilmiş olmalıdır.
6. İşin icap edeceği murafaat-ı şifahiye ile her halde hükümlerin tefhimi celse-i aleniyede vukubulacaktır.
7. Her Muhtelit Hakem Mahkemesi, mesalihin hüsn-ü temşiyetine nafi addettiği takdirde, mahalli in'ikadı haricinde bir veya bir kaç celse akdi salâhiyetini haiz olacaktır.
MADDE 96 — Alâkadar Hükümetler her bir Mahkeme için bilittifak bir Kâtib-i Umumî tayin edecekler ve her biri ona bir veya bir kaç Kâtip terfik eyleyeceklerdir . Kâtib-i Umumî ile Kâtipler, alâkadar Hükümetlerin muvafakatiyle muavenetlerine lüzum görecekleri eşhası hizmetine alabilecek olan mahkemenin taht-ı emrinde bulunacaklardır. Her Mahkeme kaleminin daireleri İstanbul'da olacaktır.Diğer her hangi bir mahalde mülhak kalem daireleri ihdas etmek alâkadar Hükümetlere ait olacaktır. Her Mahkeme kendisine tevdi edilecek olan mesaliha ait evrakı, muharrerat ve vesaiki kaleminde muhafaza edecek ve vazifesinin hitamında bunları mahalli in'ikadımn bulunmuş olduğu Hükümetin hazine-i evrakına tevdi edecektir. Bu evrak, alâkadar Hükümetlere daima küşade bulunacaktır.
MADDE 97 — Her Hükümet, tayin ettiği Muhtelit Hakem Mahkemesi âzâsı ile tayin edeceği memur [Ajan] veya kâtiplerin ücurat ve muhassasatını tediye eyleyecektir. Beis ile Kâtib-i Umumînin ücurat ve muhassasatı alâkadar Hükümetler tarafından müttefikan tayin olunacak ve ücurat ve muhassasat-ı mezkûre ile Mahkemenin masarif-i müşterekesi her iki Hükümet tarafından munasafatan tediye edilecektir.
MADDE 98 — İşbu Fasıl Japonya ile Türkiye beyninde tekevvün edip Muahede-i hazıra mucibince Muhtelit Hakem Mahkemesinin daire-i salâhiyetinde bulunması lâzim gelecek olan mesalih hakkında kabil-i tatbik olmayacaktır; mesalih-i mezkûre iki Hükümet arasında bilitilâf hal ve faslolunacaktır.
FASIL VI
Muahedenameler
MADDE 99 —İşbu Muahedenamenin mevki-i mer'iyete vaz'ı akibinde ve diğer cihetten havi olduğu ahkâm haleldar olmaksızın zirde tadat olunan iktisadî veya fennî mahiyetteki zeviletraf Muahedat, Mukavelât ve İtilâfat Türkiye ile diğer Düvel-i âkideden bunlara taraf olanlar arasında yeniden mevki-i mer'iyete gireceklerdir.
1 — Tahtelbahir kabloların muhafazasına dair 14 mart 1884, 1 kânunuevel 1886 ve 23 mart 1887 tarihli Mukavelenamelerle
7 temmuz 1887 tarihli ihtitamî Protokol;
2— Gümrük tarifelerinin neşrine ve gümrük tarifelerinin neşri için beynelmilel bir ittihat teşkiline dair 5 temmuz 1890 tarihli Mukavelename;
3 — Paris'te beynelmilel hıfzıssıhha-i umumiye Dairesi teşkiline dair 9 kânunuevel 1920 tarihli İtilâfname;
4 — Roma'da beynelmilel bir ziraat Enstitüsü teşkiline dair 7 haziran 1905 tarihli Mukavelename.
5 — Esko nehri üzerinde müruriye rüsumunun mubayaasına ait 16 temmuz 1863 tarihli Mukavelename;
6 — İşbu Muahedenamenin on dokuzuncu Maddesindeki ahkâm-ı mahsusa kayd-ı ihtirazîsi tahtında, Süveyş kanalının serbesti-i istimalini temin edecek bir usul tesisine ait 29 teşrinievel 1888 tarihli Mukavelename;
7 — 30 teşrinisani 1920 tarihinde Madrit'te imzalanan Mukavelename ve İtilâfnameler dahil olduğu halde Posta ittihadı hakkındaki Mukavelename ve itilâfnameler;
8 — 10/22 temmuz 1875 tarihinde Sen-Petersburg'da imzalanan beynelmilel telgraf Mukavelenameleri ve 11 haziran 190'de Lizbon beynelmilel telgraf Konferansında kararlaştırılan Nizamnameler ve tarifeler
MADDE 100 — Türkiye âtide tadat olunan Mukavelename veya İtilâfnamelere iltihak veya onları tasdik eylemeği taahüt eyler :
1 — Otomobillerin milel-i muhtelife memalikinde seyrine müteallik 11 teşrinievel 1909 tarihli Mukavelaname;
2 — Gümrüğe tâbi vagonların kurşunlanmalarına dair 15 mayıs 1886 tarihli İtilâfname ve 18 mayıs 1907 tarihli Protokol;
3 — Müsademe, muavenet ve umuru tahlisiye-i bahriye hakkındaki bazı kavaidin tevhidine dair 23 eylül 1910 tarihli Mukavelename;
4 — Hastane gemilerinin limanlarda rüsum ve tekâliften muafiyeti hakkında 21 kânunuevel 1904 tarihü Mukavelename;
5 — Kadınların yüzünden icra-yı ticaretin men'i hakkmda l8 mayıs 1904, 4 mayıs 1910 ve 30 eylül 1921 tarihli Mukavelenameler;
6— Fuhşiyata dair neşriyatın men'i için 4 mayıs 1910 tarihli Mukavelename;
7 --- 54, 88 ve 90'ıncı Maddeler hakkındaki kuyud-u ihtiraziye mahfuz kalmak şartiyle, 17 kânununsani 1912 tarihli sıhhiye Mukavelenamesi;
8 — Filokseraya karşı ittihaz olunacak tedabire ait 3 teşrinievel 1881 ve 15 nisan 1889 tarihli Mukavelenameler;
9 — Afyon hakkında 23 kânunusani 1912 tarihinde Lâhey'de imzalanan Mukavelename ile l914 tarihli munzam Protokol;
10 — 5 temmuz 1912 tarihli beynelmilel telsiz telgraf Mukavelenamesi;
11 — Afrikada mevadd-ı külliyenin tâbi olacağı usule dair Sen-Jermen-Anley'de imzalanan 10 eylül 1919 tarihli Mukavelename;
12 — 26 şubat 1885 tarihli Berlin Sened-i Umumî'siyle 2 temmuz 1890 tarihli Brüksel Beyanname ve Sened-i Umumî'sinin yeniden tetkikini mutazammın olarak Sen-Jermen-Anley'de imzalanan 10 eylül 1919 tarihli Mukavelename;
13 — 1 mayıs 1920 tarihli Protokol ahkâmım tatbikan vaziyeti coğrafiyesinin iktiza ettirdiği tadilâta, Türkiye nail olduğunu gördüğü takdirde seyahat-i havaiyenin tanzimine dair olan 13 teşrinievel 1919 tarihli Mukavelename;
14 — Kibrit imalinde beyaz fosfor istimalinin men'ine dair 26 eylül 1906 de Bern de imzalanan Mukavelename;
Türkiye, bundan başka, telli ve telsiz telgraf hakkında beynelmilel yeni mukavelenamelerin tanzimine iştirak etmeği taahhüt eyler.
KISIM IV
Turuk-u Münakale ve Mesail-i Sıhhiye
FASIL 1
Turuk-u Münakale
MADDE 101 — Türkiye'nin transitinin serbestisi hakkında jBarselonKonferansı tarafından 14 nisan 1921 tarihinde kabul edilmiş olan Mukavelename ve Nizamname ile menafi-i beynelmilel olan kabil-i seyr-ü sefer turuk-u miyahiyeye tatbik olunacak usul hakkında mezkûr Konferans tarafından 19 nisan 1921 tarihinde kabul edilmiş bulunan Mukavele ve Nizamnameyi ve munzam Protokolu kabul ettiğini beyan eder.
Binaenaleyh Türkiye işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren bu Mukavelename, Nizamname ve Protokollar ahkâmının mevki-i tatbika vaz'ını taahhüt eder.
MADDE 102 — Türkiye bahrî sahilden mahrum Devletlerin bahrî bayrağa malikiyet haklarının tanınmasını muta zammın 20 nisan 1921 tarihli Barselon Beyannamesini kabul ettiğini beyan eder.
MADDE 103 —Türkiye 20 nisan 1921 tarihli Barselon Konferansı'nın beynelmilel usule tâbi limanlara âit olan Vesayasını kabul ettiğini beyan eder. Türkiye bu usul altına vaz'edilecek limanları bilâhare bildirecektir.
MADDE 104 — Türkiye 20 nisan 1921 tarihli Barselon Konferansı'nın beynelmilel demiryollarına müteallik Vesayasını kabul ettiğini beyan eyler. Bu Vasaya, işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren Türk Hükümeti tarafından mütekabil olmak kaydile tatbik edilecektir.
MADDE 105 — Türkiye işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ını müteaip 14 teşrinievel 1890, 20 eylül 1893, 16 temmuz 1895,
16 haziran 1898 ve 19 eylül 1906 tarihlerinde Bern'de imza edilen demiryollar vasıtasiyle emtia nakli hakkındaki Mukavelenameleri ve Suver-i tesviyeyi kabul ve tasdik etmeği taahhüt eder.
MADDE 106 — Yeni hudutların güzergâhı dolayısiyle, ayni memleketin iki kısmını yekdiğerine rapteden bir hat diğer memleketi kat'ettıği veyahut bir memleketten başlayan bir şube hattı diğer bir memlekette nihayet bulduğu takdirde iki memleket arasındaki münakalâta müteallik hususatta işletme şeraiti, mukarrerat-ı mahsusa mahfuz olmak kaydiyle, alâkadar şimendifer idareleri beyninde akdedilecek bir itilâfname ile tanzim olunacaktır. Bu idareler işbu itilâfname şeraitinde uyuşmağa muvaffak olamadıkları takdirde şerait-i mezkûre talikim tariki ile tayin edilecektir. Türkiye ile hem hudut Devletler beynindeki bilûmum yeni hudut istasyonlarının tesisi ve bu istasyonlar arasındaki hututun işletmesi ayni şerait dairesinde aktolunacak itilâfnamelerle tanzim edilecektir.
MADDE 107 — Mevrit veya mahreci Türkiye veya Yunanistan olup Yunan—Bulgar hududiyle Kuleliburgaz kurbundaki Yunan—Türkiye hududu arasında kâin şark şimendiferlerinin aksam-ı selâsesinden transit suretiyle müstefit olan yolcular ve emtia-i ticariye, işbu transitten dolayı hiç bir resim veya harca ve ne de bir gûna pasaport veya gümrük muayenesi muamelesine tâbi olmayacaklardır.
İşbu Maddenin icrayı ahkâmı Cemiyet-i Akvam Meclisi tarafından intihap edilecek olan bir Komiser tarafından temin edilecektir. Yunanistan ve Türkiye Hükümetleri bu Komiser nezdine, salif-üz zikir ahkâmın icrasına müteallik her meseleyi Komiserin nazar-ı dikkatine vaz'etmekle mükellef ve vazifesinin ifası emrinde bilcümle teshilât-ı lâzimeye mazhar olacak olan bir mümessil tayin etmek hakkını haiz olacaklardır. Bu mümessiller ihtiyaçları olacak madun heyet-i memurinin miktar ve evsafı hakkında Komiserle itilâf edeceklerdir. Ahkâm-ı mezkûrenin icrasına müteallik olup halline muvaffak olamadığı her meseleyi Cemiyet-i Akvam Meclisi'nin Kararına arzetmek mezkûr Komiserin uhdesine terettüp edecektir. Yunanistan ve Türkiye Hükümetleri ekseriyet-i âzâ ile ittihaz-ı mukarrerat eyleyen mezkûr meclis tarafından sâdır olan her karara riayet eylemeği taahhüt ederler. Anif-üz zikir Komiserin maaşı ve ifa edeceği hizmete ait masarif Yunanistan ve Türkiye Hükümetleri tarafından münasaiaten deruhde edilecektir. Türkiye, bilâhare Edirne'yi Kulelibıırgaz'la istanbul arasındaki hatta rapteden bir şimendifer hattı inşa eylediği takdirde işbu Maddenin, Kuleliburgaz ve Bosnaköy kurbünda kâin Yunanistan—Türkiye hudut noktası arasındaki transite müteallik ahkâm-ı mütekabilen hükümsüz kalacaktır. Alâkadar Hükûmeteynden her biri Muahede-i haziranın mevki-i mer'iyete vaz'ından itibaren beş senelik bir müddet hitamında işbu Maddenin ikinciden beşinciye kadar olan fıkralarında musarrah murakabeyi idame etmeğe mahal olup olmadığına dair bir karar verdirmek için Cemiyet-i Akvam Meclisi'ne müracaat etmek hakkını haiz olacaktır. Maahaza şurası mukarrerdir ki Yunan—Bulgar hududiyle Bosnaköy beyninde kâin şark şimendiferlerinin iki kısmı üzerindeki transite dair olan birinci fıkranın ahkâmı mer'i kalacaktır.
MADDE 108— Gerek Osmanlı Hükümetine ve gerek hususî şirketlere ait olup işbu Muahede mucibince Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan arazide kâin Umanlar ile demiryollarının devrine müteallik ahkâm-ı mahsusa bâki kalmak ve kezalik Düvel-i âkidin arasında imtiyazat eshabına ve memurinin umur-u tekaüdiyelerine müteallik olarak evvelden ittihaz olunmuş veya olunacak ahkâm mahfuz bulunmak üzre demiryolların devri berveçh-i âti şerait dahilinde vuku bulacaktır:
1 — Bilûmum demiryollarının imalât ve tesisatı tamamiyle ve mümkün olduğu kadar iyi bir halde terkedilecektir;
2 — Kendisine mahsus edevat-ı müteharrikesi olan bir şebeke tamamiyle terkedilmiş olan arazi üzerinde bulunduğu takdirde mezkûr edevat-ı müteharrike 30 teşrinievel 1918 tarihli son müfredat cetveli mucibince takımiyle terkolunacaktır;
3 — İşbu Muahede mucibince idaresi inkısama uğrayacak hututun edevat-ı müteharrikesinin taksimi müteaddit şuabat kendilerine taviz olunan idareler arasında sulhan uyuşmak suretile tesbit edilecektir. Bu uyuşma 30 teşrinievel 1918 tarihli son müfredat defterine göre mezkûr hutut üzerinde kaydedilmiş olan edevatın, ehemmiyetini, servis hatları da dahil olmak üzre hututun uzunluğunu, münakalâtın mahiyet ve ehemmiyetini nazar-ı itibara alacaktır. Adem-i itilâf halinde ihtilâfat tahkim tarikiyle halledilecektir. Ledelicap gene her hakem kararı, her şubede bırakılması iktiza eden lokomotifler, yolcu ve eşya vagonlarını iade, bunların tesellümü şeraitini tayin ve mevcut atelyelere nakledilen malzemenin mahdut bir müddet zarfında hüsnühalde muhafazasını temin için lüzum görülecek suver-i hailiyeyi tanzim edecektir;
4 — Malzeme, eşya ve alât ve edevat, edevat-ı müteharrikenin tâbi olduğu ayni şerait tahtında terkedilecektir.
MADDE 109 — Hilâfına ahkâm mevcut olmadıkça, yeni bir hududun çizilmesi yüzünden bir Devletin usulü miyahi (cetvel küşadı, feyezan , irva ve İska, teybis yahut buna mümasil hususat) diğer bir Devletin arazisinde icra edilecek mesaiye merbut bulunduğu veyahut bir Devletin arazisi üzerinde, harpten mukaddemki teamülât mucibince diğer bir Devletin arazisinde mütevellit miyah veya kuva-yi miyahiye istimal edildiği takdirde, alâkadar Devletler arasında her birinin menafi ve hukuk-u müktesebelerini muhafaza edecek mahiyette bir itilâf tesis edilmek lâzımdır. Adem-i itilâf halinde mesele tahkim tarikiyle hallolunacaktır.
MADDE 110 — Romanya ve Türkiye Köstence—İstanbul kablosunun işletme şeraitini muhik bir surette tesbit için aralarında uyuşacaklardır. İtilâf husul bulmadığı takdirde mesele tahkim tarikiyle hallolunacaktır.
MADDE 111 — Türkiye bizzat kendi namına ve tebaası namına, artık kendi erazisinde kara ile ittisal peyda etmeyen kabloların cümlesi veya aksamı üzerindeki, her hangi bir mahiyette olursa olsun, bilcümle hukuk, müstenidat ve imtiyazatından sarfınazar eder. Eğer balâdaki fıkra mucibince devredilmiş olan kablolar veya kabloların bir kısmı emval-i hususiyeden ise eshabının zarar ve ziyanlarının tazmini, mülkiyetin müntakil olduğu Hükûmata âit olacaktır. Tazminatın miktarında adem-i itilâf halinde bu miktar tahkim tarikiyle tayin edilecektir.
MADDE 112 — Türkiye kendi arazisinde kara ile lâakal bir ittisal peyda eden kablolar üzerinde mukaddema haiz olduğu hukuk-u mülkiyeti muhafaza edecektir. Marüzzikir kablolardan Türk arazide kara ile ittisal etmeleri hukukunun istimali ve işletmelerinin şeraiti alâkadar Devletler tarafından sureti muslihanede tanzim olunacaktır. Adem-i itilâf halinde ihtilâf, tahkim tarikiyle halledilecektir.
MADDE 113 — Tarafeyn-i Aliyeyn-i Âkideyn, her biri kendisine teallûku cihetinden Türkiye'de ecnebi postanelerinin ilgasını kabul ettiklerini beyan ederler.
FASIL II
Mesail-i Sıhhiye
MADDE 114 — İstanbul Meclis-i Kebiri Umur-u Sıhhiyesi lâğvolunmuştur. Türkiye sevahil ve hududunun teşkilâtı sıhhiyesiyle Türk İdaresi vazifedardır.
MADDE 115 — Mekadir ve şeraiti muhik olacak olan yegâne ve ayni tarife-i sıhhiye,Türk bayrağı ile ecnebi bayraklarını tefrik etmeksizin, bütün gemilere ve Türkiye tebaasına tatbik edilen ayni şerait dairesinde, Düvel-i ecnebiye tebaasına tatbik olunacaktır.
MADDE 116 — Tüıkiye, açıkta kalmış olan memurin-i sıhhiyenin sabık İstanbul Meclis-i Kebiri Umur-u Sıhhiyesi'nin nukudundan bittefrik verilmek üzre tazminata istihkaklarına ve işbu Meclisin memurin-i hâzıra ve sabıkasının ve onların menlehül haklarının diğer bilcümle hukuk-u müktesebelerine tamamen riayet etmeği taahhüt eyler, işbu hukuka, sabık İstanbul Meclis-i Kebiri Umur-u Sıhhiyesi'nin ihtiyat akçesinin cihet-i tahsisine, eski idare-i sıhhiyenin tasfiye-i kafiyesine müteallik bilcümle mesail ile kezalik buna müşabih veya merbut olan diğer her mesele, suret-i hususiyede müteşekkil bir komisyon tarafından hal ve tesviye edilecek ve bu komisyon Almanya, Avusturya ve Macaristan müstesna olmak üzre istanbul Meclis-i Kebiri Umur-u Sıhhiyesi'ne iştirak etmiş olan Devletlerden her birinin bir mümessilinden müteşekkil olacaktır. Gerek yukarıda beyan olunan tasfiyeye ve gerek bu tasfiyeden sonra kalan nukudun ciheti tahsisine müteallik bir meseleden dolayı işbu komisyonun azalan arasında ihtilâf zuhur-u halinde mezkûr komisyonda temsil edilen Devletlerden her biri, karar-ı ahiri ittihaz edecek olan Cemiyet-i Akvam Meclisi'ne hakk-ı müracaate malik olacaktır.
MADDE 117 — Türkiye ile Mekke-i Mükerreme haccına ve Kudüs-ü Şerif ziyaretine ve Hicaz Şimendiferine nezaret etmekle alâkadar Devletler, beynelmil Mukavelât-ı sıhhiye ahkâmı mucibince tedabir-i mahsusa ittihaz edeceklerdir. İcraatta bir vahdet-i tamme temini zımnında bu Devletlerle Türkiye, hac ve ziyaret umur-u sıhhîsinin telif ve tanzimi için, bir komisyon teşkil edecekler ve bu komisyonda Türkiye devair-i sıhhiyesiyle Mısır bahriye ve karantina sıhhiye Meclisi temsil edilmiş olacaklardır. Mezkûr komisyon, arazisinde içtima edeceği Devletin evvelce muvafakatini istihsal edecektir.
MADDE 118 — Hac ve ziyaret umur-u sıhhiyesinin telif ve tanzimi komisyonunun mesaisi hakkında gerek Cemiyet-i Akvam hıfzıssıhha Komitesine ve beynelmilel umumî hıfzısıhha İdaresine ve gerek hac ve ziyaret ile alâkadar her memleketin talep edecek olan Hükümetine raporlar verilecektir. Komisyon kendisine Cemiyet-i Akvam'dan, beynelmilel Umumî Hıfzussılıha idaresinden veyahut alâkadar Hükümetler tarafından vuku bulan bütün sualler hakkında reyini bayan edecektir.
KISIM V
AHKÂM-I MUHTELİFE
1. Üsera-yı Harp
MADDE 119 — Tarafeyn-i Âliyeyn-i âkideyn, ellerinde kalmış olan harp esirlerile sivil mevkufları derhal memleketlerine iadeyi taahhüt ederler. Yunani stan ve Türkiye'nin mütekabilen ellerinde bulunan üsera-yı harp ve sivil mevkufinin mübadeleleri işbu Hükümetler arasında 30 kânunusani 1923 tarihinde Lozan'da imza edilmiş olan Itilâfnam-i mahsusun mevzuunu teşkil eder.
MADDE 120 — İnzibata mugayir harekâttan dolayı cezaya müstahak veya mahkûm olan üsera-yı harp ve sivil mevkufin, cezalarının ikmaline veyahut haklarındaki takibat-ı kanuniyenin hitam bulmasına bakılmaksızın, iade edileceklerdir. İnzibata ait ceraimden maad ef'alden dolayı cezaya müstahak veya mahkûm olmuş olanlar taht-ı mevkufiyette idame edilebileceklerdir.
MADDE 121 —Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn gaiplerin taharrisi veya adem-i iade arzusunu izhar etmiş olan üsera-yı harp ve sivil mevkufinin tayin-i hüviyetleri için mütekabilen kendi arazileri üzerinde her türlü teshilâtı irae etmeği taahhüt ederler.
MADDE 122 — Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn jşbu Muahedename mevki-i mer'iyete vaz'edilir edilmez, üsera-yı harbe ve sivil mevkufine âit olduğu veya âit olmuş bulunduğu halde alıkonulmuş bulunan bilcümle eşya, akçe, esham ve tahvilât ve senedat ve evrak ve vesaik veya her nevi eşya-yı zatiyenin iadesini taahhüt ederler.
MADDE 123 — Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn, orduları tarafından esir edilmiş olan üsera-yı harbin idare ve iaşesi için masruf mebaliğın mütekabilen tediyesinden sarfı nazar eylediklerini beyan ederler.
2. Mezarlıklar
MADDE 124 — Âtide gelecek 126'ıncı Maddede mevcut ahkâm-ı mahsusaya halel gelmeksizin, Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn, içlerinden her birinin 29 teşrinievel 1914'ten beri meydan-ı harpte veyahut mecruhiyetle veya kaza veya hastalık neticesinde vefat etmiş berrî ve bahrî askerleriyle ayni tarihten beri esarette vefat etmiş olan üsera-yı harp ve sivil mevkufinin kendi hâkimiyetleri altında bulunan arazi üzerindeki mezarlıklarına, metfenlerine, izam mahzenlerine ve tezkiri namları için tesis edilen âbidelerine hürmet ve onları hüsn-ü muhafaza ettireceklerdir. Tarafeyn-i Âliyeyn-i âkideyn içlerinden her birinin mar-üz zikirın mezarlıklannı, metfenlerini ve izam mahzenlerini tayin, kayıt ve idareye ve bunların bulundukları mahallerde münasip âbideler rekzine her birinin memur edebileceği komisyonlara kendi arazileri üzerinde vazifelerini ifa için bilcümle teshilât-ı irae hususunda itilâf edeceklerdir. Bu komisyonlar hiç bir askerî mahiyeti haiz olmayacaklardır. Âkideyn-i mezkûre ber veçh-i balâ zikrolunan berrî ve bahrî askerlerinin bakaya-yı eçsadının vatanlarına iadesi hususundaki taleplerini kabul zımnında, kavanin-i milliyeleri ahkâmı ve sıhhat-i umumiye zaruretleri nazar-ı dikkate alınmak kaydı ile her türlü teshilât-ı mütekabilen irae etmeğe muvafakat ederler.
MADDE 125 — Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn:
Evvelâ — Esarette vefat eden üsera-yı harbin ve sivil mevkufinin, tayin-i hüviyetleri için faydalı tafsilâtın ilâ vesile beraber, tamam bir cetvelini;
Saniyen — Hüviyetleri tayin edilmeksizin defnedilen emvatın metfenlerinin adet ve mevkileri hakkında her türlü tarifat-ı mütekabilen yekdiğerine ita etmeği taahhüt eylerler.
MADDE 126 — Romanya arazisinde 27 ağustos 1916'dan beri vefat eden Türk asakir-i berriye ve bahriyesinin ve üsera-yı harbinin metfen ve mezarlıklarının ve izam mahzenlerinin ve tezkir-i namları için dikilen âbidelerin hüsnühalde muhafazasiyle, sivil mevkufine dair 124 ve 125'inci maddelerden mütevellit sair her türlü mecburiyetler için Romanya Hükümeti ile Türkiye Hükümeti arasında mahsus bir itilâfname akdedilecektir.
MADDE 127 — 124 ve 125'inci Maddelerin umumî mahiyette olan ahkâmını ikmal için bir taraftan Britanya İmparatorluğu, Fransa ve İtalya Hükümetleri diğer taraftan Türkiye ve Yunanistan Hükümetleri 128'inciden 136'ıncıya kadar olan Maddelerdeki ahkâm-ı mahsusayı kararlaştırmışlardır.
MADDE 128 — Türkiye Hükümeti, Britanya İmparatoluğu'na, Fransa ve İtalya Hükümetlerine karşı, kendi arazisi üzerinde bunların meydan-ı harpte veya mecruhiyetle veya kaza veya hastalık neticesinde vefat etmiş olan benî ve bahrî askerleri ile esarette vefat eden üsera-yı harplerine ve sivil mevkuflarına ait metfen ve mezarlıkları ve izam mahzenlerini ve tezkiri namlari için dikilmiş abideleri muhtevi arsaları kendilerine ayrı ayrı ve müebbeden tahsis etmeği taahhüt eder. Kezalik 130'uncu Maddede mezkûr komisyonlar tarafından birleştirme mezarlıkları, izam mahzenleri veyahut abideler tesisi için âtide lüzumu görülecek olan araziyi de kendilerine tahsis edecektir. Bundan maada işbu metfenlere, mezarlıklara, izam mahzenlerine ve abidata serbesti-i duhule müsaade etmeği ve ledeliktıza lâzım olan cadde ve yolun inşasına ruhsat vermeği taahhüt eder. Yunan Hükümeti kendi arazisine müteallik olarak ayni hususatı taahhüt eder. Yukarıdaki ahkâm, tahsis olunan arazide Türkiye hâkimiyetine veyahut, hale göre, Yunan hâkimiyetine İrası halel etmez.
MADDE 129 — Türkiye Hükümeti tarafından tahsis edilecek arazi meyanında bilhassa Britanya İmparatorluğu için 3 numaralı haritada gösterilmiş olan Anzak denilen havali (Arıburnu) arazisi dahil olacaktır. Britanya İmparatorluğu'nun balâda beyan olunan araziden istifadesi ber veçhiat-i şeraite tâbi tutulacaktır:
1 — Mezkûr arazi işbu Sulh Muahedenamesile tayin olunan cihet-i tahsisinden gayrı bir suretle istimal edilemeyecek; binaenaleyh hiçbir askerî veya ticarî maksatla veya anifülbeyan cihet-i tahsisi haricinde sair hiç bir maksatla kullanılmayacaktır;
2 — Türkiye Hükümeti, mezarlıklar da dahil olduğu halde, mezkûr araziyi teftiş ettirmek hakkını her zaman haiz bulunacaktır;
3 — Mezarlıkların muhafazasına tahsis edilen sivil bekçilerin adedi her mezarlık için bir bekçiden fazla olmayacaktır. Mezarlıkların haricinde bulunan arazi için mahsus bekçiler olmayacaktır;
4 — Mezkûr arazide mezarlıkların gerek dahil ve gerek haricinde sırf muhafızlara lâzım olacak meskenlerden başka ebniye hoşa edilmeyecektir;
5 — Mezkûr arsanın sahili üzerinde eşhas ve emtia ihraç ve irkâbını teshile medar olabilecek hiç bir rıhtım, mendirek veya iskele inşa edilemeyecektir;
6 — Bilcümle muamelât-ı lâzime yalnız boğazların iç sahilinde icra edilebilecek ve araziye Adalar denizi sahilinden duhule ancak mezkûr muamelâtın icrasından sonra müsaade olunacaktır. Türk Hükümeti mümkün olduğu kadar basit olması lâzım gelen işbu muamelâtın, bu Maddenin diğer ahkâmına halel gelmemek şartiyle, Türkiye'ye giden diğer ecnebiler hakkında mevzu muamelâttan ziyade zahmeti mucip olmamasını ve her nevi bifaide teahhura mahal vermeyecek şerait tahtında ifa kılınmağını kabul eder;
7 — Araziyi ziyaret etmek isteyen eşhas müsellâh olmayacaklar ve Türkiye Hükümeti işbu memnuiyet-i kafiyenin tatbikına nezaret etmek hakkını haiz bulunacaktır;
8 — 150 kişiden fazla olan her züvvar kafilesinin muvasalatından lâakal bir hafta evel Türkiye Hükümeti'nin haberdar edilmesi muktazidir.
MADDE 130 — Metfenlere ve mezarlıklara ve izam mahzenlerine ve âbidata müteallik mesaili mahallinde halletmeğe memur olarak Britanya , Fransa ve İtalya Hükümetlerinden her biri Türkiye ve Yunan Hükümetlerinizde birer mümessil memur edecekleri birer komisyon tayin eyleyecekler. İşbu komisyonlar bilhassa:
1—Emvatın defnedildiği veya defnedilmiş olabileceği menatıkı keşif ve tayin ve mevcut metfenleri, mezarlıkları, izam mahzenlerini ve âbidatı tesbit etmek;
2 — Merkatlerin, eğer icap ederse, bir araya yeniden cem'edilmesine gibi şerait tahtında tevessül edileceğini tayin etmek; Türk arazisine Türk mümessiliyle ve Yunan arazisinde Yunan mümessil de, bilitilâf yeniden bir araya cem'olunacak kafile mezarlıklarının ve tesis edilecek izam mahzenlerde âbidatın mevkilerini tayin eylemek; ve işgâl edilen sath-ı zarurî olan hadd-i asgariye tenzil suretile işbu mevakiin hududunu tahdit etmek;
3 — Kendi tebaaları için tesis edilmiş veya edilecek metfenlerin, mezarlıkların, izam mahzenlerinin ve âbidatın kat'î plânlarını mensup oldukları Hükümetleri namına Türkiye ve Yunan Hükümetlerine tebliğ etmek vazifelerde mükellef olacaklardır.
MADDE 131 — Kendilerine arazi tahsis olunan Hükümetler işbu araziyi yukarıda zikrolunandan gayri surette istimal etmemeği ve istimale müsaade eylememeği taahhüt eylerler. Mezkûr arazi deniz kenarında vaki ise sahili arazinin tahsis olunduğu Hükümet tarafından her hangi askerî bahrî veya ticarî hiç bir maksat için istimal edilemeyecektir.Üzerinde metfenler ve mezarlıklar teessüsünden vazgeçilecek ve abide rekzi için istimal edilmeyecek olan arazi yine Türkiye veyahut hale göre Yunan Hükümetine kalacaktır.
MADDE 132 — 128'inciden 130'uncuya kadar olan Maddelerde zikrolunan arazinin Britanya, Fransa ve İtalya Hükümetlerine müebbeden ve tamamen ve kâmilen müstefit olmaları için tahsis edilmelerine ait teşriî veya idarî tedabir-i lâzime 130'uncu Maddenin 3'üncü fıkrasında beyan edilen tebliği takip edecek olan altı ay zarfında, Türkiye Hükûmeti ve Yunan Hükümeti tarafından ittihaz edilecektir. Eğer istimlâkât lâzım gelirse işbu istimlâkler Türkiye ve Yunan Hükmederine ait arazi üzerinde mütekabilen mezkûr Hükümetler marifetiyle ve masarifi kendilerine âit olmak üzre icra edilecektir.
MADDE 133 — Britanya, Fransa ve İtalya Hükümetleri tebaalarının metfen ve mezarlıklarının ve izam mahzenlerinin ve âbidelerinin tesis, tanzim ve idaresini münasip gördükleri her hangi vasıta-i icraiyeye tevdide serbest olacaklardır, işbu vesait mahiyeti askeriyeyi haiz olmayacaktır. Metfenlerin yeniden birleştirilmesini ve mezarlık ve izam mahzeni tesisini temin için lâzım addedilecek olan ihracı emvat ve nakli eçsat ile kendilerine arazi tahsis edilen Hükümetlerce vatanlarına iadesi icap edeceğine hükm olunacak emvatın ihraç ve eçsadm nakli keyfiyetlerine tevessül ettirmek hakkını yalnız bunlar haiz olacaklardır.
MADDE 134 — Britanya, Fransa ve italya Hükümetleri Türkiye'de kâin metfenlerinin, mezarliklarının, izam mahzenlerinin ve abidelerinin tebaaları meyanından tayin edilmiş bekçiler tarafından muhafazasını temin ettirmek hakkını haiz olacaklardır. Bu bekçiler Türkiye memurini tarafından tanınacaklar ve metfenlerin, mezarlıkların ve âbidatın muhafazasını temin için mezkûr memurların muavenetine mazhar olacaklardır, bu bekçiler hiç bir sıfat-ı askeriyeyi haiz olmayacaklar ve fakat şahıslarının müdafaası için bir rövolver veyahut otomatik tabanca ile müsellâh olabileceklerdir.
MADDE 135 — 128'inciden 131'inci Maddeye kadar olan Maddelerde zikolunan arazi Türkiye ve Türkiye memurini veya hale göre Yunanistan ve Yunan memurini tarafından hiçbir nevi bedel-i icara, resme veya vergiye tâbi tutulmayacaktır. Britanya, Fransa ve İtalya Hükümetleri mümessillerde metfenleri, mezarlıkları, izam mahzenlerini ve abidatı ziyaret arzusunda bulunan eşhas için oralara duhul her zaman serbest olacaktır. Türkiye Hükümeti ve Yunan Hükümeti mezkûr araziye musil olan yolların idare ve muhafazasını müebbeden deruhde edeceklerdir. Türkiye Hükümeti ve Yunan Hükümeti mar-üz zikir metfenlerin, mezarlıkların, izam mahzenlerinin ve abidatın idare veya muhafazasına memur eşhasın ihtiyacatı ve arazisinin İskası için lâzım olan miktarda suyu tedarik edebilmeleri zımnında Britanya, Fransa ve İtalya Hükümetlerine her türlü teshilâtı bahşetmeği taahhüt ederler.
MADDE 136 — Britanya, Fransa ve İtalya Hükümetleri, Türkiye'den ayrılan arazide bulunanlar dahi dahil olmak üzre, kendi hükümlerine tâbi arazide metfun bulunan Türk asakir-i berriye ve bahriyesi için metfenler, mezarlıklar, izam mahzenleri ve tezkiri namlarına mahsus abidat tesisi zımnında 128'inci ve 130'uncudan 135'inciye kadar olan Maddeler ahkâmından istifade eylemek hakkını Türkiye Hükümetine bahş etmeği taahhüt ederler.
3. Ahkâm-ı Umumiye
MADDE 137— Tarafeyn-i Âliyeyn-i âkideyn arasında hilâfına takarrür eden ahkâm müstesna olmak üzre 30 teşrinievel 1918 tarihinden itibaren işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ına kadar İstanbul'u işgâl eden Devletler tebaalarının, ecnebilerin veya Türk tebaasının hukuk, emval ve menafime ve bunlardan her birinin Türkiye memurini ile olan münasebetlerine dair mezkûr Devletlerin memurları tarafından veya onlarla bilittifak ittihaz olunan kararlar veya ita edilen evamir muteber addolunacak ve bunlardan dolayı mezkûr Devletler veya memurları aleyhine hiç bir talep dermeyan edilemeyecektir. Balâda mezkûr mukarrerat veya evamirden dolayı dûçar olan bir zarardan münbais diğer kâffe-i metalip Muhtelit Hakem Mahkemesi'ne tevdi olunacaktır.
MADDE 138 — Aff-ı umumiye dair bu günkü tarihli beyannamenin dördüncü ve altıncı bentleri ahkâmına halel gelmemek şartiyle, mevadd-ı adliyede 30 teşrinievel 1918 tarihinden itibaren işbu Muahedenin mevki-i mer'iyete vaz'ına kadar, Türkiye'de, İstanbul'u işgâl eden Devletlerin hâkimleri, mahkemeleri veya memurini tarafından ve kezalik 8 kânunuevel 1921 tarihinde teşkil olunan Muhtelit Encümeni adlî canibinden Türkiye'de sadır olan mukarrerat ve evamir, tedabir-i icraiye dahil olmak üzre muteber olacaktir. Şu kadar ki bir askerî mahkeme veya bir polis mahkemesi tarafından mevadd-ı hukukiyeye dair sadır olan bir karar-ı adlîden dolayı efrattan biri lehine dûçar olduğu bir zararın tamiri zımnında diğer bir fert canibinden bir talep dermeyan olunduğu takdirde işbu talep Muhtelit Hakem Mahkemesi'nin tetkikına arzolunacak ve o da icap ederse bir bedel-i tazmin tediyesine hükme ve hatta bir iade muamelesini emir edebilecektir.
MADDE 139 — Mülkî , adlî veya malî idarelere ait ve idare-i evkafa müteallik olup Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan bir toprağın Hükümetini münhasıran alâkadar eden ve Türkiye'de bulunan evrak, defatir, plânlar, senedat ve diğer her nevi vesaik ve bilmukabele bunlardan Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan arazide bulunup Türkiye Hükümetini münhasıran alâkadar edenler her iki taraftan mütekabilen iade olunacaklardır. Balâda beyan olunan evrak, defatir, plânlar, senedat ve diğer vesaika vaziülyet olan Hükümet, kendisini dahi bunlarla alâkadar addediyorsa, onları kendisi muhafaza edebilecek, ve ancak alâkadar Hükümete , talep üzerine bunların fotoğraflarını veya musaddak suretlerini ita ile mükellef olacaktır. Gerek Türkiye'den ve gerek arazi-i müüffekkeden götürülmüş olan evrakın, defatırin, plânların, senedatın ve diğer vesaikin asılları münhasıran alındıkları araziye müteallik bulundukları takdirde mütekabilen iade olunacaktır. İşbu muamelâttan mütevellit masarif talip olan Hükümete ait olacaktır. Ahkâm-ı anife, eski Osmanlı İmparatorluğu'na ait olup 1912 senesinden sonra Yunanistan'a intikal eden kazalarda kâin emlâk ve araziye veya evkafa müteallik defatire dahi ayni şerait tahtında mabih-üt tatbiktir.
MADDE 140 — Türkiye ile diğer Düvel-i âkide arasında esna-yı harpte ve 30 teşrinievel 1918 tarihinden mukaddem mütekabilen icra olunan iğtinamat-ı bahriye yekdiğerlerine karşı hiç bir talep ve iddiaya mahal vermeyecektir, İstanbul'u işgâl eden Devletler tarafından fanl-i mezkûrdan sonra mütarekenin ihlâli sebebiyle zabıtlar hakkında dahi aynı hüküm caridir. Şurası mukarrerdir ki Îstanbul'u işgâl eden Devletlerin Hükümetleri ya Türkiye Hükümeti tarafından 29 teşrinievel 1914 tarihinden 1 kânunusani 1923 tarihine kadar kendi limanlarında veya işgâl ettikleri limanlarda kullanılmış oİan her nevi merakib-i bahriye, hacm-i istiabisi az sefain, yatlar ve mavunalar hakkında gerek mezkûr Devletlerin Hükümetleri ve tebaaları canibinden ve gerek Türkiye Hükümeti ve tebaası tarafından hiç bir talep dermeyan olunmayacaktır. Maahaza işbu hüküm, aff-ı umumiye dair bugünkü tarihli beyannamenin altıncı bendi ahkâmını ihlâl etmediği gibi 29 teşrinievel 1914 tarihinden mukaddemki hukuka müstenit olarak efrat tarafından efrad-ı saire aleyhine vaki olabilecek metalip ve müddeiyata da halel getiremiyecektir. Kuva-yı Yunaniye tarafından 30 teşrinievel 1918 tarihinden sonra zaptolunan Türk bayrağını hâmil sefain Türkiye'ye iade olunacaktır.
MADDE 141 — işbu Muahedenin yirmi beşinci Maddesinin ve 28 haziran 1919 tarihli Versay Sulh Muahedesi'nin 155'inci ve 250'inci ve 440'ıncı Maddelerinin ve kezalik sekizinci kısmının [Tamirat] üçüncü lahikasının cümle-i tatbikatından olmak üzre elhalet-ü hazih-i vaziülyet bulunan müttefik Hükümetlerin rızası lâhik olmaksızın, esna-yı harpte Alman Hükümeti veya tebaası tarafından Osmanlı Hükümeti veya tebaasına devir ve ferağ edilmiş olan Alman sefaininin kâffesine müteallik olarak Alman Hükümetine veya tebaasına karşı terettüp edebilmiş olan her gûna taahhütten Türkiye Hükümetinin ve tebaasının ibra edilmiş oldukları beyan olunur. Türkiye ile kendi yanında harbetmiş olan diğer Devletlerin münasebatında dahi, icap ederse ayni hüküm câri olacaktır.
MADDE 142 — Yunanistan ile Türkiye beyninde Rum ve Türk ahalinin mübadelesine dair 30 kânunusani 1923 tarihinde aktolunan hususî Mukavelename, mezkûr iki Taraf-ı Âli-i âkit arasında, işbu Muahedenamede -muharrer olduğu takdirde haiz olacağı kuvvet ve kıymetinin «ynına haiz olacaktır.
MADDE 143 — İşbu Muahedename mümkün olduğu kadar kısa bir müddet zarfında tasdik edilecektir. Tasdiknameler Paris'te mevdu ve mahfuz olacaktır. Japon Hükümeti tasdikin icra edilmiş olduğunu Paris'teki mümessil-i siyasîsi vasıtasiyle Fransa Hükümet-i Cümhuriyesi'ne bildirmekle iktifa edebilecek ve bu takdirde Muahedenameyi mümkün olduğu kadar süratle tevdi edecektir. Düvel-i mümziyeden her biri işbu Muahedeyi, kendi tarafından imza edilmiş ve Lozan Konferansı'nın sened-i nihaîsinde zikir ve tasrih olunmuş olan Senedat-ı saire ile birlikte - eğer bunlar bir tasdiki istilzam ediyorsa - tek ve aynı vesika ile tasdik edecektir. Bir taraftan Türkiye diğer taraftan Britanya İmparatorluğu, Fransa, italya, Japonya, veyahut aralarından üçü tasdiknamelerini tevdi eder etmez ilk tevdi zabıtnamesi tanzim edilecektir. Bu ilk zabıtnamenin tarihinden itibaren Muahedename bu suretle onu tasdik eden Tarafeyn-i Aliyeyn-i âkideyn arasında mevki-i mer'iyete girecektir. Diğer Devletler için, tasdiknamelerinin tevdii tarihinde, müteakiben mevki-i mer'iyete girecektir. Şukadar ki Yunanistan'a ve Türkiye'ye müteallik olmak üzre, birinci Maddenin ve ikinci Maddenin 2 numaralı fıkrası ile beşinciden onbirinci dahil olmak üzre işbu Maddeye kadar olan Maddeler ahkâmı, Yunan ve Türkiye Hükümetleri kendi tasdiknamelerini tevdi etmeleri akibinde işbu tarihte balâda beyan olunan zabıtname henüz tanzim edilmemiş olsa bile, mevki-i mer'iyete girecektir. Fransa Hükümeti tasdikname-yi tevdi-i zabıtnamelerinin musaddak birer suretini bilcümle Düvel-i mümziyeye verecektir. Tasdikan lilmakal mar-üz zikir Murahhaslar işbu Muahedenameyi imza etmişlerdir. 24 temmuz bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde Lozan'da yalnız bir nüsha olarak tanzim edilmiş olup bu nüsha Fransa Hükûmet-i Cumhuriyesi mahzen-i evrakına vaz'edilecek ve Hükümet-i mezkûre Düvel-i âkideden her birine musaddak birer nüshasını tevdi edecektir.
Horace Rumbold ..... M. İsmet
Pelle ........ Dr. Rıza Nur
Garroni ....... Hasan. ... K. Otchiaï
E. K. Vénisélos ....... D. Caclamanos Constantin Diamandy ........ Constantin Contzesco
*****
AYRICA BAKINIZ:
Türk Tarih Kurumu: Lozan Barış Antlaşması Tam Metin
http://www.ttk.gov.tr/index.php?Page=Sayfa&No=249